BİRKAÇ SORU - BİRKAÇ CEVAP

1-) Herkesin aynı marka araba, buzdolabı etc. kullanması monopoly'lerin olduğu anlamına gelmez mi? Tabii ki o anlama gelir. Dahası sosyalizm-komünizm şartlarında üretim ve dağıtımın (satış) tek bir monopoli, yani devlet tekeli altında yapılması amaçlanır.

Teknolojinin gelişme yönü tekelleşmeyi talep etmektedir. Teknolojik gelişmeyi hızlandırmak için herşeyin herkesin bilgisinde olması, herkese açık olması gereklidir. Başka türlü herkesin bu gelişmeye katkıda bulunabilmesi imkansızlaşır. Bunu elde etmek için de işçilerin hükümeti altında devlet tekeli geçici fakat tek ve en uygun yöntemdir. KSP'nin Doğrudan Demokrasi konusundaki görüşleri bunları ele almaktadır. Ancak aynı marka demek aynı model ya da aynı tip anlamına gelmez. Bu ancak Mao'nun 'kültür devrimi' sırasında hayata geçirdiği küçük burjuva eşitlikçilik olan tek tip kıyafet siyaseti ile olur. Teknolojinin gelişme yönü konusunda Nusret Şen yoldaşın 'Bilgisayar çağında internetin Ağında' başlıklı broşürüne değinebiliriz.

1-a) Peki üretimde rekabet olmazsa kalitede sürekli artış ve fiyatta düşüş nasıl elde edilir? Gayet büyük bir rahatlıkla. Bahsi edilen rekabet kapitalistler, tekeller arası rekabettir. Bu rekabet nedeniyle her bir şirket/birey, kendi bilimsel-teknolojik araştırmasını yapmaktadır. Ve tüm bunlar işte o rekabet nedeniyle birbirinden gizlenmektedir. O zaman da insan enerjisi telef olmakta, elde edilecek başarılar azalmaktadır. Yine bu rekabet türüyle el ele giden bir olgu, rekabetin ardında teknolojiyi geliştirip de insanların verimliliğini artırıp insanlar için daha çok ve daha kolayca ve bolca üretmek değildir. Amaç maksimum kar elde etmektir. O zaman işte bazı garip olaylar anlaşılır hale gelir: Kıbrıs'ta 5-10 yıl önce yüzlerce kadın dikiş makinalarının önünde elbise dikmekteydiler. Şimdi bu iş daha ucuz yerlere taşındı. iyi ama bu dikiş işinin otomatikleşmesi için gerekli bir teknoloji yok mudur? Elbette vardır. Niye kullanılmaz? Hapishaneden beter iş yerlerinde hamile kadınlara ve gencecik kızlara diktirmek daha karlıdır da ondan.

Hayır. Burjuvaların ve onların kölesi burjuva aydınların yalanlarına kanılmamalıdır. Rekabet teknolojiyi geliştirmenin aracı olarak kapitalizmin ilk dönemlerinde ve de çok kısa bir dönem için görev yapmıştır. Tekelcilik altında, tekeller arası rekabet olarak o teknolojik buluşları saklamanın, var olan teknolojiyi kullanmamanın, insanlar açlıktan ölürken tarım alanlarını boş bırakmanın aracıdır. Patent dairelerinde tekellere ait milyonlarca patent vardır. Ancak bu buluşların hayata geçirilmesi durumda bu tekeller maksimum karlar elde edemeyeceklerinden dolayı raflarda toz tutuyorlar.

Rekabetsiz teknoloji nasıl gelişir? işbirliğiyle! El ele vererek, zevkle birlikte çalışarak, yapılanın kendi iş günümüzü azaltmak, bolluğumuzu artırmak imkanı olduğunu kavrayarak. Bilimsel ve teknik bilgi herkese ulaştığında, bunları geliştirme imkanı herkese verildiğinde, ve herkes el ele verebildiğinde, bugün üç beş tane ve kendini fasulye gibi nimetten sanan o burjuva bilim adamı müsvettelerinin o kadar da büyük birşeyler olmadığı, onların yaptıkları işin herkesin imkanı ve becerisi dahilinde olduğunu göreceğiz -biz bunu Sovyetler Birliğinde gördük! Avrupa'nın en geri ülkesi olarak Rusya, 1950'lere gelindiğinde dünyanın teknolojik olarak en gelişmiş ülkesiydi. Bazıları 'Sovyetler Birliği'nde rekabet yoktu, o nedenle teknolojik olarak geri kaldı, o nedenle de sattı' derler. Yalancıdırlar. Burjuva yalancılardandırlar. Stalin Komünizmdir başlıklı KSG broşürü bu konuda yardımcı olacaktır. Rekabet yok olacak mı? Kapitalistlerin rekabeti tabii ki yok olacak: 'good riddence' der İngilizler. Ama kendi aramızda bu işi kim daha çabuk halleder türü yarışmaları bal gibi de örgütleyebiliriz sosyalizmde... Yarışlar yapabileceğimiz gibi! Bugünlerde bile yapabiliriz bunları kendi olarak aramızda. Marx'ın Kapital'ini kim ders kitabı olarak ele alıp inceleme işini ilk olarak bitirecek? Var mısınız rekabete?

2-) Sosyalist devletin kapitalist devletlerin ekonomilerinden etkilenmemesi gerek. Doğru mu? Doğru! 2-a)Bunun için de ithalat/ihracat yapmayan, tükettiği herşeyi üreten bir devlet olması gerekir. Niye?? Öyle bir gereklilik yoktur. Sosyalizmin ülkesi olarak Sovyetler Birliği hiçbir zaman kendini soyutlayan bir ülke olmadı. ileride de olmaz. Sosyalist ülkenin dış ülkelerle ticaretine engel olanlar, ona ambargo uygulayanlar, kapitalist-emperyalist ülkelerdir. Onların sosyalizmi yıkmak amacıyla ülkelerimize ambargo uygulaması bir şey, bizim dışarıdaki kapitalist-emperyalist ülkelerle ticareti yasaklamamız başka bir şeydir -ve biz bu ticareti hiçbir dönemde yasaklamadık. Devletimizin tekeline aldık. Ama yasaklamadık. Kazıklanmak istendiğimizde de satın almadık. Ama yasaklamadık. Dış ticareti, kapitalist ülkelerle ticareti yasaklayanlar gerçek komünistler değildir -komünist geçinen tarikatlardır. Ama dışarıdaki burjuvalar bizlere zorluk çıkarmak için her haltı yerler -bunlar arasında akılları sıra bizi dize getirecek ticari ambargo da olacaktır.

2-b) Ancak ihracat üreticinin daha geniş kitlelere ürün satmasını, ithalat da tüketicinin daha çok çeşite, daha ucuza ve daha kaliteli halde erişmesini sağlarlar, en basit örnek. ithalat/ihracatı olmayan devlet bütün bu avantajlardan gönüllü olarak vazgeçtiğinde, ürün çeşitliliği bakımından hayat 'siyah beyaz film'e benzemez mi? Tabii ki dünya çapında iş bölümü, insanlığın imkanlarını artırabilir. Ve bu meyanda iyidir. Gel gelelim ürün çeşitliliği sorunu enteresan bir alandır. Yukarıdaki fikirler emperyalistlerin kullandığı bir propagandadır. Onlar sosyalist ülkelerde tüketim araçlarında kısıtlama olduğunu iddia etmektedirler, çeşitlilik olmadığını iddia etmektedirler. Ama gene yalana baş vuruyorlar. Onların el attıkları tarım alanına bir bakınız. Bugün üretilen muz o hale gelmiştir ki, tüm muz üretimi tehdit altındadır. Niye? çünkü el attıkları her yerde tek tür muz yetiştiriyorlar ve bu muz türünde belirmeye başlayan bir hastalık yenilemezse tüm muz bahçeleri tüm dünyada telef olacak. Tek tür muz. Sadece ingiltere'de bir özel bahçede 2500 tür elma türünün olduğunu bilir miydiniz? Ve bugün dünyanın dört bir tarafında kaç çeşit elma bulabileceksiniz? Karlılık bu alanda çeşitliliği, dolayısıyla da GEN hazinesinin zenginleşmesini önlemektedir. Bunların kar hırsı ve yöntemleri tüm insanlığı ve doğayı tehdit eder duruma gelmektedir ve bu tehdidin bir nedeni de çeşitliliğe karşı faaliyetleridir! Aynı şeyleri o meşhur Mac Donalds sistemlerinde de görürsünüz. Dünyanın her tarafına el atılmakta. Dünyanın her tarafındaki çeşitlilik -yemek kültüründeki çeşitlilik -yok edilmektedir. insanlığın açlığına karşı konser veren müzisyenlerini seyrettiniz mi siz onların? Yoksa filmlerini? Kaç tane Afrikalı filmi bilirsiniz? Türk filmleri bitti, bitmediyse konusu bilim kurgu oldu mu? Amerikanvari? Kozmopolitan? Sovyetler Birliği'nde komünistler iktidara geldiğinde 250 civarında insan dili (bunlar arasına Türk dilleri de dahildir) yok olmak üzereydi. Kim kurtardı onları? Komünizm! çeşitliliği komünizm korudu ve de güçlendirerek salıp koyuverdi. Ama bugün her iki haftada bir bir insanlık dili yok oluyor. Sadece o mu? insanlık genleri yok edildi bu barbar kapitalistler tarafından ve de şu anlarda yok ediliyor. Balta girmemiş ormanların yok edilişi? Oradaki tanımadığımız türlerin yok edilişi. çeşitlilik mi dediniz? Emperyalist kapitalizm çeşitliliğin azılı düşmanı, tekelci barbarlıktır. Gerek tabiatta, gerek toplumda çeşitliliği korumak için insanlığın el ele vermesi şarttır. insanlığın el ele vermesini mümkün kılmak için üretim araçlarının ortak mülkiyeti, mülkiyette el ele vermek şarttır. Yoksa o meşhur tekellerin rekabeti çeşitliliği yok etmektedir, ediyor ve de edecek. Onlar çeşitli insan türlerinin üzerine atom bombasıyla, kimyasal zehirlerle gitmenin hazırlığını yapıyorlar. Onlar Pasifik'teki yüzlerce küçük adayı ve üstündeki çeşitliliği, hem de insan toplumunu yok ettiler, ediyorlar! Ticari olarak da ortaya koyduğumuz gibi, onların rekabeti çeşitlilik aracı değildir. çeşitli olmaya çalışanı ekonomik olarak ezmek, olmazsa askeri olarak ezmek, ama ona izin vermemektir. çeşitli buzdolapları, çeşitli arabalar, çeşitli elbiseler vb çeşitlilikten bahsediyorsanız, bu çeşitlilik alanın çok dar bir kesimidir, ve çeşitliliğin ardında yatanında bir tek petrol motoru olduğunu, onun da dünyayı yok etmekte olduğunu, bahsi edilen çeşitliliğin ise tipik görüntüden ibaret olduğu, ve de temelinde kar dürtüsü yattığı görülecektir. Bu çeşitlilik hayatımıza çeşitlilik katmıyor ki. Bu çeşitlilik hayatımızı mahvediyor! Biz ileride elektrik trenlerini her köye ulaştırmayı kendimize hedef koyduk! 3-) Mekanizasyon-otomasyon işsizliğe sebep olmaz mı? Kapitalizm şartlarında olur. Sosyalizm-komünizm şartlarında ise işi kolaylaştırma, işyerinde harcanan zamanı azaltma aracıdır.

4-) Revizyonistler neden 'kötü'? revizyonlar devrimin sürekliliğini sağlamaz mı yani? Marksizm bir bilimdir. Revizyonistler ise bu bilimi çarpıtmaktadırlar. Böylece işçilerin, dolayısıyla insanlığın kurtuluşunu imkansızlaştırmaktadırlar. Bunlar Sovyetler Birliği'nde bizim onca eza cefa ve onca fedakarlıklarla inşa ettiğimiz sosyalizmi yıktılar. Bu insanlığa çok büyük zararlar verdi. Revizyonistler bu nedenle kötüdürler. Marksizm'i öğrenmezsek insanlığı kurtaramayız. insanlar mahvolurlar. Revizyonistler Marksizm'in öğrenilmesini imkansız kılmak isteyenlerdir. 5-) Devlet çiftliği-kollektif çiftliklerin farkı ne? Komün çiftlik?

Devlet çiftliğinde tüm üretim araçları ve üretilen ürün devlete, yani tüm halka aittir. Kollektif çiftlikte üretim araçları haricinde ürün ve mülkiyet kollektif çiftliğin ortaklaşa sahibi olan köylülerin kendi aralarındaki ortak mülkiyetidir. Ürün onlara aittir. Bazı kısmını devlete-tarım aletlerinin kullanımı karışlığı vermek zorundadırlar fakat diğer ve esas kısmını devlete satarlar -bu onların ürünlerini metaya dönüştürür. Bu da komünizmin elde edilmesinin önünde bir engeldir. Komün çiftlik ilk deneylerde bizim yoksulluğumuzun bir ürünüdür. Burada herşey devlet mülkiyeti benzeri ortak mülkiyet altındadır. Ama ürün gene dönüp dolaşıp metaya dönüşür. Tarımda komünal üretimin de ara yolu devlet çiftliğidir. Komün çiftliği yoksulluk şartlarında kullanılan bir yöntemdir. 6-) Meta ne demek? Her şey şartlandırılmıştır. Belli şartlar altında bir anlama sahip olan bir şey başka şartlarda başka bir anlama sahiptir. Bir kız ve erkek birbirini deli gibi sever. Onlar cinsel ilişkiye girdiğinde ortaya çıkan şey bir aşktır. Bir eşşek erkek sokakta bir orospu kadınla cinsel ilişkiye girer. Onlar arası ilişki rezilliktir. Meta da böyle bir şeydir. insanlar yaşayabilmek için üretmek zorundadırlar. Ürün normal şartlar olsa basitçe insanların ihtiyacını gidermek için insanlar tarafından üretilmiş bir üründür. Ama meta üretimi şartlarında, ki bu üretim türü kapitalizmle en yaygın haline kavuşur, meta üretimi şartlarında üretim ve ürün başka bir anlama kavuşur. Ürün pazarlanmak için üretilir. Pazarda değiştirilmek zorundadır. Pazara götürülüp pazarda değiştirilmek zorunda olan ürünlere meta denir. Meta bir üründür ama Pazar için üretilmiş ve pazara götürülmesi şart olan bir ürün. Halbuki insanların ihtiyacını gidermek ürünlerin böyle bir şekle bürünmesini zorunlu kılmaz. Bunu zorunlu kılan kapitalizmdir! Ürünleri, bu arada insanların iş güçlerini metaya dönüştüren kapitalizmdir. 7-) ithalat-ihracatı olmayan bir devlet varolabilir mi? Evet! Bu imkansız olsaydı, kapitalist devletlere karşı baş kaldırmak da gereksiz olurdu, çünkü kapitalist devletler ithalat/ihracatı olmayan devletler yok olacaktır deyip sosyalist devletlere karşı ekonomik, ticari boykot uygular ve böylece ve kolayca onları yok ederlerdi. Halbuki hayat kapitalistler için o kadar kolay değildir. Onları çok güçlü, işçiler ve onların devletini çok güçsüz göstermek isteyenler bir avuç burjuva yardakçısı yenilgi saçıcı revizyonistlerdir -AKEL ve CTP bunlara örnektir. 8-) Herkeste devleti yönetme arzu, yetenek ve imkanı olursa, aynı zamanda çevre ülkelerdeki barış koşulu henüz yerine gelmediğinden devlet ve bürokrasi yok edilmemişse, devleti yönetme arzu, yetenek ve imkanı olan bunca vatandaş buna yeltendiğinde kaos oluşmaz mı? Herkeste bu arzu, yetenek ve imkan varsa, kimin devleti yöneteceğine nasıl karar verilir? Demokratik bir seçimin gerçekte demokratik olmadığı savunulmuyor muydu? (nasıl yani demokratik olmadığı savunulmuyor muydu? (nasıl yani doğrudan demokrasi?) Sen kendine güvenmiyorsan, ve de diğer insanlara güvenmiyorsan, bu arada güvenilmeyecek tipleri kontrol altına almak konusunda kendine ve yoldaşlarına güvenmiyorsan, ve bu arada onlar iktidara gelmişse ama iktidarda olduklarını unutacak kadar cahil ve de güvensiz iseler, niye ve nasıl iktidar oldular ve de niye iktidar oldular? Biz işçilerin, proleterlerin, burjuvalar ve onların yandaşlarının iktidarına son vermesi ve bu temelde kendi iktidarını kurması gerekliliğinden hareket etmekteyiz. işçiler ve onlara önderlik eden komünistler bu basit görevi üstlenemeyeceklerse tüm bu sorunlar da ortaya çıkmaz.

Burjuva şartlarda demokratik bir seçimin demokratikliği ret edilirse bunun tek nedeni GERçEK şartların hiç de eşit olmamasıdır. Mesela patronlar televizyon ve gazete ve radyoları vb., kontrol ederken işçilerin elinde hiçbir şey yoktur. Dahası burjuvazi polis vb.yi de kontrol edip komünist ve onlarla iş yapan işçileri hapse atabilir, öldürebilir, onların faaliyetlerini yasaklayabilir. Vb. Demokrasi insanın insan tarafından yönetilmesinin bir türüdür. Komünizm insanın insan tarafından yönetilmesinin bu türünün en üst şekli olarak doğrudan demokrasi üzerinden tüm bu tür yönetimi yok edecektir. Yani insanın insan tarafından yönetimini yok edecektir.

9-) çelişki ne? Faydası ne? Neden bu kadar istenilen birşey? insanın çelişkiyi hissetmesi neden 'aydınlanma' olarak görülüyor? Çelişki zıtlar üzerinden hareketin bir ifadesi, temel ifadesidir. Bir şeyin içinde, birbirine zıt eğilimler vardır. Bunlar bir şeyin içinde ve bir arada vardırlar. Bu zıtların birliğine çelişme denir. Faydası hareket ve gelişmeye yol açmasıdır. Faydası dediğimizde şunu anlamalıyız ki, çelişme olmamış hiçbir şey olmaz. çelişmesiz hiçbir şey yoktur. Sorun fayda sorunu değil tabiat, toplum ve insan düşüncesi olaylarının incelenip kavranması sorunudur. Bu yapıldığında her yerde karşımıza çelişmeler çıkar. Yani onları öğrenmeliyiz, kavramalıyız. Yoksa hiçbir şeyi bilemeyiz. Çelişmeyi hissetmek ne kadar mümkündür bilemeyiz. Ama somut çelişmeleri öğrenmemiş hiçbir şey öğrenilmemiş demektir. Hiçbir şeyi bilmeden iş başı yapanlar da olsa olsa burjuva entellektüeller olur.