AVRUPA BİRLİĞİ ÜZERİNE

K. BAYRAK

Bu sıralarda Kıbrıs’ta Avrupa Birliği veya Avrupa Topluluğu olarak bilinen Batı Avrupalı devletlerin ortaklığı üzerine çokça konuşuluyor. Sebep Kıbrıs’ın da AB’ye katılması için yürütülen çalışmalar. Bu konuda Kıbrıs’taki çeşitli kişi ve kuruluşların tavırlarını incelemede bu AB’nin neyin nesi olduğuna bir bakalım.

Tekelleri bilir miyiz? Tekeller çok büyük işletmelerin, üretimden taşımacılığa, taşımacılıktan satıcılığa ve de bankacılığa kadar çeşitli şirketlerin ortaklığı veya tüm bu faaliyetlerin bir şirket tarafından yönlendirilmesidir. Tekeller çeşitli şekiller alsalar da ortak yanları şudur: çok büyük olmaları ve bu nedenle bir veya birkaç alanda tekellerini kurup istedikleri fiyatı, faizi, kirayı zorlayabilmeleridir. Bu işi ya kendi başlarına yaparlar ya da başka tekellerle biraraya gelip ortaklaşarak yaparlar. Tabii ki bir de ülkelerin ekonomilerini bunlar kontrol ettikleri için hükümetleri de bunlar yönlendirirler.

Şimdi bu tekellerin çok büyük olduğundan bahsettiğimizde büyüklüğün küçüklüğün relatif bir kavram olduğu unutulmamalı. Büyüğün de büyüğü vardır ya. Tekel var tekel var. Amerika’da tekeller var, geçtim Türkiye’deki tekelleri, Avrupa’dakileri bile bir kaşık suda boğar. Türkiye’de tekeller var, hadlerini bilmezlerse Avrupalı, Amerikan, Japon vb. tekeller onları bir kaşık suda boğar. Türkiye’deki tekellerin en alası Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı’dır. Ama bu arada 1980 sonraları bir "Holding" furyasıdır aldı gitti. Mesela İhlas Holding. Bu sonuncusu gayet dini bütündür. Faiz almaz ve de faiz vermez???? Dedik ya tekel var tekel var. Ama hepsinin de ortak yanına değindik.

İşte AB Çelik ve Kömür Tekellerinin ortaklığı olarak kurulmuştur. Sene 1952, 10 Ağustos. Adı, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu. Kömür ve Çelik Tekellerinin bu ortaklığı sene 1957, 25 Mart’ta şu gayri meşru Roma Antlaşmasıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’na dönüşüyor. Amaç, üye ülkeler arasındaki gümrük duvarlarını giderek yok etmek ve dışarıya karşı ortak gümrük duvarları örmek.

Dedik ya, tekel var tekel var. Avrupa tekelleri ancak ve ancak birleşerek Amerikan tekelleriyle aşık atabileceklerinin farkındalar. Ancak ve ancak anlaşarak Avrupa’daki pazarları paylaşıp varlıklarını sürdürebilecekler ve geçtim gelişmekten, hayatta. kalabilecekler. Bir düşünün bu tiplerin bir yandan Amerikan tekelleriyle boğuşurken bir yandan da kendi aralarında boğuştuğunu. Hem büyük kavga çıkardı, hem de Amerikalılara kolayca yenilirlerdi.

İşte bu AET veya genellikle AT diye bilinen bu tekellerin ortaklığı bugün Avrupa Birliği adını aldı. Mal, kapital ve insan dolaşımı serbest olacak. İnsan dolaşımı? Siz onu işçi pazarı açılıp işçilerin ücreti, en ucuz işçilerin ücretine düşürülecek diye okuyun. Ve böylece Avrupa Birliği’nin esasını, özünü açıkça görürüz. Tekellerin ihtiyacına uygun bir Avrupa yaratmak. Böylece Avrupa tekellerinin dünya çapında gücünü artırmak. Böyle şeyler işte.

Eski ismi AT gayet iyi bir isimdi ama, işte değiştirecekleri tuttu.

İşçiyi işten AT. Köylüyü topraktan AT. Milli bağımsızlığı Amerika’dan al Avrupa’ya AT. Pardon Almanya-Fransa ittifakına AT demek istediydik. İşçiyi köylüyü ülkesinden AT. Demokrasiyi—varsa-çöplüğe AT. Yoksa demokrasi lafı AT. AT çok iyi bir isimdi. AB neye yarar. Ne yapalım. AB deyip duracağız. Bununla ne denebilir?

ABi bu AB bizim ABamızı yakacak.

Tamda alışmışken Amerikan-İngiliz kazığı yemeye bir de bu AB Çıktı başımıza. Ama bu AB bildiğiniz gibi değil. Çok demokrat. Çok insan hakları savunucusu. Çok barış sever.

Daha neler?

Avrupa’da tek tek ülkelerde hiç değilse göstermelik bir

parlamento var. Karar alır pozlarına filan bürünüyor. Tekeller bir araya geldi, fabrikaları kapatıp işçileri atıyorlar, fiyatları yüksek tutmak için sebze meyve ve et yakıyorlar vs. vs. Kim alıyor kararları?.. Başbakanlar, yüzbinlerce Sterlin maaşlı atama komiserler. Avrupa parlamentosu denen şey, tek tek ülkelerdeki parlamentoların gerçek yüzünü açığa vuran türden bir şey. Karar alma hakkı filan yok. Be kardeşim bu Avrupalılar da çok zengin adamlar. Yüzlerce Avrupalı Meclis Üyesi seçiyorlar, hiçbir yetkisi olmayan bunca adamın hem yol masraflarını vs. karşılıyorlar hem de bolca maaş veriyorlar. Yoksa seçim var ayaklarına yatıp ahaliyi kandırmak için mi?

Çok para veriyorlarmış. Herşey relatif değil mi?

Anştayn (Einstein)dan sonra herkes biliyor herşeyin relatif olduğunu. Şimdi bizim Kıbrıs ahalisi de dönüp diyecek Türkiye’de bizim meclise gidip hiçbir yetkisi olmayan bizim Meclis Üyeleri için bolca para harcıyor. Türkiye de mi zengin? Demek ki Kıbrıs’tan zengin. Kıbrıs’ta bile zenginler var. Relatif bu işler dedik ya.

Hem de ne zenginler. De...

Zenginin malı, yoksulun başını ağrıtırmış.

UBP’yi anladık. DP’yi anladık. Bunlar deseler AB’a gidelim diye anlarız yani. Zenginlerin partisi zenginler kulübüne üye olup daha da zengin olmaya çalışıyor diye. Ya CTP’ye, TKP’ye ve hatta YKP’ye ne demeli?

Zenginin malı fakirin başını ağrıtırmış demeli.

Yahu kardeşim bu AB tekellerin kulübü. Daha 1952’den beri hep tekellerin işine yaradı bu. Bu işte en çok Almanlar yolunda yolunacak kaz gibi ama onların da eli mahkumdu ve onlara da yaradı. İşçiler, köylüler bir şey kazanmadı bu işten. Hele hele bu sıralarda. AB üyesi ülkelerde 18 milyon işsiz var. Aslında çok daha fazla. Ücretler düşüyor. Şimdiki işçiler örgütsüz, şimdiki işçiler sosyalizme karşı güvensiz hale getirildi. Şimdi işçilerin hesabını tümden görme zamanı gelmiştir. Baksanıza CTP bile sosyalizmin eskiden hiç değilse lafını ederdi şimdi onu da attı. Sosyalizmden başka gidecek yer yok, o da yok edildi. Gel keyfim gel diyor zenginler.

Gel keyfim gel.

Gelsin gelsin de, bunlar daha çok, daha çok para yaptıkça bu seferde gözlerini birbirlerinin paralarına dikerler. Her zaman öyledirler ya, şimdiki işçi tehditi kalktı, birbirlerini yemeye daha çok başladılar bile.

Tam bunlar birbirlerini ve işçileri hatır hutur yerken bizim CTP, TKP, YKP’de tutturmuş AB diye.

Barış için canımız feda. Kıbrıs’ta savaş çıkmasın da. AB bize bunu versin de ne olmuş ki Kıbrıs’ı alsın gitsin. Bizim değil ya nasılsa.

Bak ben bunu unuttuydum. Doğrusu bu bak. Kıbrıs nasılsa bizim değil. Ha İngiliz almış, ha Yunan almış ha Türk almış. Ne farkeder? Hele hele savaş yaptırmazlarsa Kıbrıslı Rumlarla Türklere. Hem sonra Kıbrıslı Türklerin durumu çok kötü. Bundan kötü hale kimse getiremez. (Hay Allah. Türkiye’nin herşeye kadir olduğunu ve onun ve onunla birlikte bizi koruyanların bizi daha da kötü duruma sokma becerileri olduğunu unuttuk gittik?)

O halde: Kıbrıslılar. AB üyesi olarak kaybedecek bir şeyiniz yok. Kazanacağınız koskoca bir Avrupa var. Karl Marx’ın gözleri yaşarsın.

AB demek tekelleri demek.

AB demek demokrasinin zerresi bile yok olur demek. Barışa örnek istiyorsanız siz Yugoslavya’ya bir bakın. Kim başlattı savaşı Yugoslavya’da? Almanlar. Kim sürdürdü savaşı böyle? AB.

AB zenginlerin işi. Onların ihtiyacı var. İşçiyle köylü ne yapsın AB’yi. Her kimki AB severdir o Kıbrıs’ı satandır. Şimdi tutar birileri Amerika, İngiltere, Yunanistan ve Türkiye için de aynısı der. Bunları seven Kıbrıs’ı satandır demeye getirir. Bu ne nankörlük. Türk askerlerinin defalarca tekrarladığı gibi Kıbrıslıların ganına gavur ganı bulaşmış. Bu ne nankörlük.

Yunanistan geldi Kıbrıslı Rumları Türkler’den kurtardı. Türkiye geldi Kıbrıslı Türkleri Rumlar’dan kurtardı. Şimdi hem Kıbrıslı Rumlar hem de Kıbrıslı Türkler arasında Türkiye ve Yunanistan’a karşı böyle nankörce laflar edenler çıkabiliyor. İngilizler kaç defa dedi siz bırakın silahları bizim ordu sizi korur diye? Onlara da laf atıyorlar. Bu ne nankörlük. Şimdi AB gelsin bizi kurtarsın derler. AB gelir kurtarır. Ondan sonra laf atarlar. Kahrolsun AB diyerekten. Bu Kıbrıslılar çok nankör vallahi.

Hele bir tanesi var. İstediği yerde istediği zaman işemek istermiş. Ne sanıyorsa Kıbrıs’ı. Hela mı lan burası? Askeri üs desen aklı m yatarda... Hem öyle sağa sola işersen muhakkak bir askerin potinine işersin. Askerin olmadığı yer mi kaldı meret ülkede. O zaman da adamı fena ederler. Sen Bekle. Bir de AB askerleri gelsin o zaman rahat rahat işersin.

Amerika, İngiltere, Yunanistan, Türkiye, Kıbrıslı Rum burjuvalarının, Kıbrıslı Türk burjuvalarının askerleri, bunların getirdikleri barış yetmedi, birde AB çıkaracaklar başımıza. Onların askerlerini nereye koyacağız biz birader? Yer mi kaldı ki. S

Sonra diyelim ki biz nankör Kıbrıslıların aklına esti—yani canımıza yetti—ve dedik ki canınız cehenneme bay ülke satan, ülke satarak milliyetçilik taslayan, bizi Rum Türk diye birbirimize kırdırıp para yapan baylar. AB üyesi olursak ne yapacak bize AB?

Demokratik hakkınız mıdır diyecek? Demeyecekse onun neresi demokrat? Kim dayanır Kıbrıs’ta silahların gölgesinde, ha bugün ha yarın çıkacak bir savaş bekleyerek yaşamaya? Elbet birgün tak diyecek bu milletin de canına. İsyan etmek yasak mı? Demokrasi yok mu bu memlekette?

Tekellerin çıkarlarını savunanlar, Kıbrıslılarla oyun oynayıp, onları birbirlerine kırdıran canileri, Kıbrıs’ı askeri üsse dönüştürenleri sevenlerin ya aklından zoru vardır yada ne derse desin onlar da canidir.

Ne demişler? Siyasette niyet hiçbirşeydir, sonuç herşeydir

demişler. Kıbrıs’ın işçisine köylüsüne düşmanını dost göstereceksin ondan sonra da emekçiden yana siyaset yapıyorum diyeceksin.

De birader?

Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek, Aylık Siyasi Gazete, Eylül 1996, Yıl 1, Sayı 8, sayfa 9.