Lenin'in 'Devlet ve Devrimi' -2-

Çarşamba, 17 Ekim 2012

Yusuf Alkım yoldaş Doğrudan Demokrasi konusunda Lenin'in Devlet ve Devrim kitabı temelinde başlattığı tartışmaya verdiğimiz cevabı yeterli bulmayıp tartışmayı sürdürme kararı almış. Tartışmalar bitmez. Ahmet Cen... yoldaşın deyimiyle bizim de yapacak başka işlerimiz olduğu için bu konudaki tartışmlara şimdilik bir son vermek amacıyla Yusuf Alkım yoldaşa son bir cevap daha sunalım. Ümit ederiz tüm yoldaşlara faydalı olur.

1. Önderler ve önderlerin peşinden gidenler.

Yusuf Alkım yoldaşın anladığı gibi, önderlerden fikir üreten bireyler anlaşıldığı oranda, önderlerle önderlerin peşinden gidenler arasında şöyle bir ilişkinin olması gereklidir. Önder fikir üretir, onu takip edenler de o fikirleri öğrenir, yayar ve uygular. Bu şartlarda önder önder olur, takipçi de takipçi. İyi ama önder fikir üretir ve fakat takipçi, “ben önderin takipçisiyim” derken o fikirleri öğrenmez, yaymaz ve uygulamazsa ne olacak? Mesela Yusuf Alkım yoldaşa bakalım. Yusuf Alkım yoldaş Doğrudan Demokrasi fikri konusunda Nusret Şen yoldaşın 'Bilgisayar Çağında..' broşürünü referans aldığını, orada da olayın sadece komünizm şartlarında uygulanacak bir yöntem olarak formüle edildiğini söylüyor. Broşüre baktığımızda ise tamamıyle farklı bir durumla karşılaşıyoruz. Birincisi, olay geçiş dönemiyle bağıntılı olarak formüle ediliyor: 'Bunu gerçekleştirmek için, proletaryanın zafer kazandığı ülkenin teknolojik kapasitesine, barbarlar tarafından toplumda yaratılan tahribata, karşı karşıya bulunduğumuz ulusal ve uluslararası şartlara bağlı olacak olan bir geçiş dönemine gereksinimimiz olacaktır. Ancak açık olan bir şey varsa o da şudur: İşçiler siyasi iktidarı ele geçirmeli ve bu geçiş dönemi boyunca ellerinde tutmalıdırlar.' (N. Şen, Bilgisayar Çağında İnternetin Ağında, Bölüm VII-Ne Yapmalı) Geçiş döneminin gerekliliği diyalektiğin abc'sidir. Lenin'in ağzında tüy bitti bunu tekrarlamaktan. Ama ne de olsa o da 'önder'! Onu kim dinler! Demek ki 'mükemmel şekliyle Doğrudan Demokrasi' gökten düşmeyecektir! Şartlara bağlı olarak şekillenen mükemmel olmayan türlerinden, mükemmel türüne ilerleyen bir şekilde inşa edilecektir. Bu proletarya iktidarı şartlarında bir geçiş dönemidir. İkinci olarak, ve yine geçiş dönemiyle bağıntılı olan, bugünkü muhalif konumdan yarınki iktidar konumuna geçiş dönemiyle bağıntılı olan, yani iktidara geçiş döneminde yapılması gerekenleri formüle eden bazı önermeler var. Takipçiler okumazsa da biz okuyalım: 'İyi ama, devlet tek taraflı olarak vatandaşları gözlemek amacıyla bu bilgisayar ağını kurarken, vatandaşların da bu bilgisayar ağını devleti gözlemek amacıyla kullanıp kullanamayacaklarını tartışmaları gerekmez mi?

İyi ama, bankamatikler üzerinden bir bilgisayar ağı hali hazırda varsa ve devlet bunun daha da genişini devreye sokmanın planlarını yapıyorsa, Türkiye vatandaşlarının da doğrudan demokrasi, Düğmeye Basma Demokrasisi planları yapması gerekmez mi?

Gayet açık ki, gerekir.

Vatandaşın başında patlatılmak istenen bu bilgisayar ağı planının, kendini vatandaşın üstüne koyan devletin başında patlamış bir kabağa dönüştürmenin en iyi yolu budur.

“Konuşan Türkiye” bunları konuşsun. “Demokrasilerde çare tükenmez” ve “yürümekle yol aşınmayacağına” göre, vatandaşlar şöyle hep birlikte bir yürüyüşe çıkıp bu talepleri haykırırsa her halde kimsenin bir itirazı olmaz.

Doğrudan demokrasiyi uygulama imkanı olan bir toplumun, ülkenin çoğunluğuna yayılmış bir bilgisayar ağına sahip bir toplumun doğrudan demokrasi talep etmesi,(abç.) kendini yöneten kişiler hakkındaki her şeyi bilmeyi talep etmesi,(abç.) var olan ve harcanan her kuruşun (pardon liranın demeliydik, açık ki biz biraz eskidik) hesabını sormak istemesi, kim nerede ne yapıyor, ne için yapıyor bilmek istemesi, mülkiyet sorununu ele almak istemesi vs. vs. kadar normal ne var?

Eğer toplum bu imkana sahipken birileri bu imkanları vatandaşlara kullandırtmak istemiyorsa -ve vatandaşlar bu imkanların bilincindeyse,(abç.) problem olur. Problemler de er veya geç çözülür. Bu problem nasıl çözülür? Halka toplumun yaşamıyla ilgili tüm bilgileri ve bu bilgilere dayanarak karar alma hakkını vermek istemeyenler (abç.) iktidardan kovulurlar. Bu problem böyle çözülür, başka türlü de çözülmez.' (N. Şen, Bilgisayar Çağında İnternetin Ağında, NOTLAR) Yani, ve hem de bundan onbeş yıl önce, Türkiye'de Doğrudan Demokrasi'nin tüm imkanlarının var olduğu belirtilip Yusuf Alkım'nın reformcu bulduğu 'Doğrudan Demokrasi talep etmek' yaklaşımı bu broşürde formüle edilmiş durumdadır. Yani sorun Yusuf Alkım'nın ilan ettiği gibi dün ve bugün konusunda bizde var olan farklılık değil, hem dün hem de bugün Yusuf Alkım yoldaşın fikirlerimizi savunduğunu söylerken fikirlerimizi kavrayamamasındandır. Dahası da var: 'İşçiler sendikalarında doğrudan demokrasi talep etmelidirler. Bunun imkanını yaratacak maddi güce sahip olmayan sendika hemen hemen yok gibidir. Partiler içinde aynı şeyler geçerlidir.

Telefon ağı her yere ulaşmış vaziyette. Bürolarında bilgisayar olmayan parti ve sendika mı kaldı ki? Bilgisayara bir modem bağla, modemi de telefon hattına, merkeze de daha güçlü bir bilgisayar, al sana doğrudan demokrasi imkanı. Yapamayız diyenler yalan söylüyorlar. İşlerine gelmiyor da ondan yapmıyorlar. Üyelerinden korkusu olmayan yani üyelerinin çıkarlarını savunan partiler ve sendikalar doğrudan demokrasiyi uygulayabilirler. Üyelerinize hak tanıyınız baylar ve bayanlar. Onlar karar versinler kim başa gelecek, ne kadar başta kalacak ve ne zaman aşağı inecek. Parti ve sendika hangi konuda ne kararı alacak. Müsade edin de üyeleriniz karar versin. Demokrasi bu değilmidir?' (N. Şen, Bilgisayar Çağında İnternetin Ağında, NOTLAR) Yani, ve hem de bundan onbeş yıl önce, Türkiye'de sendikalar ve partilerde Doğrudan Demokrasi'nin tüm imkanlarının var olduğu belirtilip Yusuf Alkım'nın reformcu bulduğu 'Doğrudan Demokrasi talep etmek' yaklaşımı bu broşürde formüle edilmiş durumdadır. Yani sorun Yusuf Alkım'nın ilan ettiği gibi dün ve bugün konusunda bizde var olan farklılık değil, hem dün hem de bugün Yusuf Alkım yoldaşın fikirlerimizi savunduğunu söylerken fikirlerimizi kavrayamamasındadır. Yani Yusuf Alkım yoldaşın kendisinin Doğrudan Demokrasi'yi savunduğu dönemde böyle bir şeyin olmadığı iddiası yanlıştır. Doğrudan Demokrasi fikrinin zaferi gökten düşmeyecektir. Bugünkü burjuva şartlarda, bu fikrin burjuva düşmanlarıyla  mücadele içinde bu fikri savunanlar örgütlenecek ve böylece bu fikir zafer kazanacaktır. Doğrudan Demokrasi yoldaşın Doğrudan Demokrasi fikrinin zaferi değilde yenilgisi için iş başı yapması hakikaten üzücüdür. Ve onu tüm rakiplerimiz, tüm düşmanlarımız gibi burjuva konuma yerleştirmektedir. Yusuf Alkım yoldaş takipçi olmak istediği oranda takip edeceği fikirleri incelemek zahmetine katlanmalıdır. Yusuf Alkım yoldaşın bu konuda Gelecek Gazetesi Sayı 4'te yazdığı yazının cevaplanmaması nedeni de gayet açıktır. Yoldaşın bu yazısı bu yazıdan kısa bir dönem önce yapılmış olan KSP kongresinde Doğrudan Demokrasi konusunda alınan karar tasarısında cevaplanmıştır.

  1. Yusuf Alkım yoldaşın Marksizm-Leninizm'i incelemek gerektiği fikrine bugün ulaşmış olması da bu önderlere “sen öndersin ben takipçi” deyip bildiğini okuma tavrının bir diğer ispatıdır. Kendi bildiği de maalesef Marksizm-Leninizm açısından zaaflarla doludur. Yoldaşların Marksizm-Leninizm eğitimi konusunda bizim hareketimizden daha ısrarlı olan hangi hareketi biliyor yoldaş? Bir yandan hareketimizin ürettiği fikirler Marksizm-Leninizm'in tüm düşmanlarına karşı Marksizm-Leninizm'in savunusudur. Bu alanda tüm diğer örgütlenmelerin takipçisi devrimciler Marksizm-Leninizm'e ters fikirlerle dolup taşar ve dünyanın algılanması konusunda, mesela basit bir bilgisayarlar konusunda, debelenip dururken, kendisine ve yoldaşlarımıza Marksizm-Leninizm temeller kazandırılmıştır. Ve daha pek çok alanda bu yapılmıştır. Mandalar çamur gördüklerinde dayanmazlar. İllah içine girip debelenecekler. Durudrabilirsen durdur! Aynı zamanda yoldaşlarımızın bağımsız Marksizm-Leninizm eğitimi için de tüm imkanlar oluşturulmuş ve dahası onyıllardır tarihin çöplüğüne gömülmüş belgelerimiz, Sovyet belgeleri, gün ışığına çıkartılıp yoldaşlarımıza ve tüm dünya komünistlerine sunulmuştur. Bağımsız bireysel eğitim de en çok ve bilinçli bir şekilde bizim partimizde teşvik edilir. Çünkü bu Bolşevik Parti tarihi kitabının eğitiminde de ele alınan Bolşevik bir yöntemdir. İşte bu nedenle de herkes için bu eğitim türünün imkanları sunulmuştur. Hem de Yusuf Alkım'ın dediği gibi üçbeş kişinin çabasıyla. Yüzü kızaran varsa o üç beş kişiyi gördüğünde, kızarmasın, yeter ki öğrenmek için ciddi bir çabaya girsin! Yoldaş kendi zaaflarını başkalarına yıkma yönteminden vaz geçmeldir. Marksizm-Leninizm'i bizim hareketimiz haricinde öğrenmesi ise, imkansız değilse de, biraz işi yokuşa sürmek olacaktır. Pardon, bizim mümkün kıldığımız imkanlar kullanılmazsa, Sovyet tecrübesi öğrenilmezse, KSP öğretileri bilinmezse imkansız olacaktır.

2. Herkesi düşman ilan edenler ve herkesle çalışanlar.

Yoldaş bizim sol kanat hakkında vardığımız sonuca bizim soldaki herkesi 'insanlık düşmanı suç işlemişler' ilan ederek dışladığımızı ve bu nedenle de kimseyi kazanamayıp uzaklaştırdığımızı ve dolayısyıyla da yıllardır yapılan çalışmaya rağmen etrafımızda kimsenin olmadığını söylüyor. Bu yaklaşım birkaç açıdan yanlıştır. Birincisi Yusuf Alkım bizim 'herkesle' çalıştığımız dönemi bilmiyor mu? Biliyor. Biliyor ama o dönemde, pek çok nedenden biri olarak fazla koşturduğundan da olsa gerek, diyalektiği anlayamadığından illah hep o dönemde yaşamak istiyor. Halbuki geçti Bor'un pazarı sür eşşeği Niğde'ye! Yok, o illah Bor'a sürecek eşşeği! Sana mı kaldıydı o konuda karar vermek. Hani önderin vardı senin? Önderin ne derse onu yapsana takipçi kardeş! Ve de önder de önder olsa, o da döner Doğrudan Demokrasi var der ve hiç olmadı bunca adam (pardon üçbeş adam) var der ve hep birlikte karar almaya çalışır. Pardon, yoksa tüm bunlar örgüt kararı da Yusuf Alkım kendi bildiğini okumakta ısrarlı mıdır? İkinci olarak, kendileri dışındaki Marksizm'e ters düşen sola karşı acımasız saldırı yöntemi Bolşeviklerin parti inşası için zorunlu buldukları bir yöntemdir. Bolşevik Parti Tarih kitabının en sonundaki ders derlemeleri arasında bu derse yer verilmiştir. Yani bu ders böylesine önemli bir derstir. Bolşeviklerin Marksizm düşmanlarına amansız ve acımasız saldırısından bahsetmekteyiz. Malum olduğu üzere Troçkistler de Bolşeviklere hem amansız, hem acımasız, hem Marksizme, ve dolayısıyla proletarya ve insanlığa zarar verici ve hem de tabii ki binbir sahtekarlıklar içeren bir şekilde saldırmışlardır ve saldırırlar da. Marksizmin zaferi için oportünizme karşı acımasız ve tavizsiz bir kavganın örgütlenmesi ve dahası bu kavgadan zaferle çıkılması gereklidir. Yusuf Alkım yoldaş bizim böyle bir kavgayı örgütlememizi yanlış buluyor ve bu kavgayı vermemizi yenilgi ve yalnızlık nedenimiz olarak görüyor. Yusuf Alkım yoldaş oportünist fikirler savunucularının üzerine gitmek, ve onları yenilgiye uğratmak yerine onlarla uzlaşmaya dayanan bir barışı, ve bu uzlaşmaya dayanan barış temelli bir işbirliğini siyaseti olarak benimsedi ve benimsiyor. Bu yanlış bir yaklaşımdır. Leninizmin abc'sine de terstir. Her konuda olduğu gibi, burada da, bu tespitte de belirleyici faktör yapılan tespitin, fikrin doğruluğu veya yanlışlığı sorunudur. Dolayısıyla Yusuf Alkım yoldaşın burada yapması gereken ilk şey bizim tüm sol kanadın Stalin sonrası dönemde ve bugün Titoculuğun, yani Troçkizmin ve Buharinciliğin batağına batmış durumda oldukları tespitimizin doğruluğunu veya yanlışlığını tespit etmek olmalıydı. Stalin sonrası dönemde SSCB'nin ve Halk Demokrasilerinin batırılması, kapitalizme geri dönülmesi, bu dönemde Lenin-Stalin fikirler silsilesinin terk edilmesi ve yenilgiye uğratılması nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bu yenilgi sırasında zafer kazanan görüşler Troçkist Tito görüşleridir. Tüm bu dönem boyunca tüm sol kanatta hakim olan fikirler Lenin-Stalin fikirlerine ters ve ama Troçkist Tito görüşler silsilesiyle çakışan görüşlerdir. Bu görüşlerin hakimiyeti sürmektedir. Yenilgimiz bu hakimiyet temelinde izah bulmaktadır. Mikro-çipler gibi basit bir konuda, tekrarlıyoruz bu kadar basit bir konuda, bununla bağıntılı Doğrudan Demokrasi konusunda yıllardır süregelen Marksizm düşmanı ve açıkça gerici görüşler de ancak bu hakimiyet temelinde izah bulmaktadırlar. Bize ait olan bu tespit temelinde, ve bu tespit doğru olduğu oranda, Komünist hereketin içine battığı ve yenilgimize neden olan yanlışlıkların üstüne gitmek ve onların üstünden gelmek imkanı oluşur. Bu imkanın oluşması için bu fikrin yayılıp kabul görmesi gereklidir. Bu fikrin zaferinin örgütlenmesi gereklidir. Yani Leninizmin öğrettiği gibi oportünizme karşı acımasız bir kavga vermek gereklidir. Bizim yanlızlığımızın nedeni herkese “tu-kaka” dememiz, herkesi itmemiz değildir. Bizim yanlızlığımızın nedeni sol kanatta Titocu -Troçkist görüşlerin hakimiyetidir. Bu o kadar doğrudur ki Yusuf Alkım yoldaş bile bu siyasetin yaygınlığı ve hakimiyeti karşısında yenilmiş ve bu yanlış görüşlerin ardına takılmıştır. Halbuki o, ve tüm sol kanat, bu yanlış pozisyonu terk etmelidir. Bu konumdan ne kadar çabuk geri dönmeye çalışılırsa komünizm için de o kadar iyi olacaktır.

3. Sovyet Demokrasisi ve Doğrudan Demokrasi.

Yusuf Alkım yoldaşın Stalin anayasasıyla oluşan Sovyet Demokrasisinin temsili demokrasi olmadığı, doğrudan demokrasi olduğu tespiti yanlıştır. Stalin Anayasası temelinde oluşan Sovyet Demokrasisi temsili demokrasidir. Ama aynı zamanda doğrudan demokrasidir de... Yusuf Alkım yoldaşın, heşey yolunda gelişseydi, Sovyet Demokrasisinin gelişmesi içinde bizim ortaya koyduğumuz Doğrudan Demokrasi türüne ulaşacağı önermesi tabii ki doğru bir önermedir. Ama bu doğru tespit zaten yapılmıştı ve burada Yusuf Alkım yoldaş tarafından Doğrudan Demokrasi fikrini gözden düşürülmek amaçlı olarak tekrarlanıyor. Bu çok yanlış bir yaklaşım tarzıdır. Yusuf Alkım yoldaş bizim Doğrudan Demokrasi fikrimizin ileri sürülmesinin gereksiz olduğunu ilan ediyor. İyi ama Sovyet Demokrasisi şartlarında Lenin ve Stalin tarafından ileri sürülen Doğrudan Demokrasi anlayışı Doğrudan Demokrasi'nin bilgisayarlar üzerinden ne tür bir şekil alacağını ortaya koymaz. Genel olarak Doğrudan Demokrasi fikrini, o günkü şartlarda görülen şekliyle Doğrudan Demokrasi fikrini ortaya koyar: Devlet yönetiminde tüm vatandaşların aktif olarak yer almaları. Demokrasinin aşırı uca kadar geliştirilmesi. vb. Ama tüm bunların mikro-çipler üzerinden teknik temellere kavuşacağı, mükemmelleşeceği, ne tür şekiller alacağı vb., Lenin ve Stalin'de yoktur. Bu konular bizim hareketimizin Marksizm hazinesine katkılarıdır. Şunun farkındayız: bizim görüşlerimiz hayatın gerçekleriyle çakışmaktadır, ve güçlü bir propagandacılar-örgütleyiciler gurubuna kavuşursa demokratik ve barışçıl hislerle dolu olan geniş halk kitleleri tarafından hızla benimsenecektir. Bu nedenle burjuva propagandacılar bizim görüşlerimizi ele almakta, onları yanlış, imkansız ilan edip 'yanlışlardan arındırmakta' ve 'yanlışlarımızdan arındırılmış ve gerçekçi bir şekilde' savunmaktadırlar. Şunun da farkındayız. Artık yedi göbek sülalesi Titocu-Troçkist kaynaklı olan sol kanat da bunu yapıyor. Çünkü 'bilgisayarlar', otomasyon ve bolluk imkanları ve devletin sonu, yani 'Doğrudan Demokrasi' göze çomak gibi batıyor. 'Taban' larına bize karşı bugüne kadar savunageldikleri gerici tutumlarının 'izahı' imkansız hale geliyor. Burjuvazinin yukarıdaki yöntemini kullanıyorlar. Bizim görüşlerimizi devralıyorlar, birkaç ilave veya eksiğiyle oldum olası var olan kendi görüşleri olarak ilan ediyorlar. Orada durmayıp, bizim görüşlerimizi de yanlış, imkansız, dahası 'sapıtık' ilan ediyorlar. Yusuf Alkım da bu yönde, bu yaklaşımı kullanma yönünde gelişme göstermektedir. Daha düne kadar bu katkılar nedeniyle yep yeni bir uluslararası komünist hareketin bizim hareketimiz tarafımızdan başlatılmasını öneren Yusuf Alkım yoldaşın, bu önerisi şartlar oluşmadığı için, herşeyden önce de bizim hareketimiz olgunlaşmadığı için (Yusuf Alkım yoldaş olgunlaşmadığımızın iyi bir ispatıdır) ret edilmişti. Bu redden sonra bizzat onun bugün tüm bu katkıları yok sayması bizce en başta Marksizm bilgisinin yetersizliğiyle, sonra da tipik Troçkist tarz olan kücük burjuva gururla bağlantılıdır. Halbuki bir komünist için tek gurur kaynağı komünizme hizmet etmek ve tek utanç kaynağı da komünizme zarar vermek olmalıdır. Halbuki eksik ve zaaflarımızı hızla ve elbirliğiyle aşmalı ve Dünya Komünist Hareketinin önderliğine talip olmalıyız. Görevimizdir, yapmalıyız. Yusuf Alkım yoldaş komünist olmak istediği oranda dikkatli davranmalıdır. Kendisi için utanç kaynağı olacak pozisyonlara düşmekten, komünizme zarar veren pozisyonlardan uzak durmalıdır. Yoğurdu üfleyerek yiyecekse yoğurdu üfleyerek yemelidir. Sütü taşırıp durmanın alemi yoktur.

4. Proletarya diktatörlüğü şartlarında oy hakkının kısıtlanması.

Yusuf Alkım yoldaş, Sovyet tecrübesini kendine şahit göstererek Proletarya Diktatörlüğü şartlarında, başlangıçta, tüm vatandaşlara devleti yürütme hakkı verilmeyeceği, oy hakkı da verilmeyeceği, tüm vatandaşlara bu hakların verilemesinin ancak ve ancak sömürücü sınıflar yok edildikten sonra mümkün olacağını iddia ediyor. Bu iddianın böylesi kesinlikle ve bu şekilde şartlandırılarak formülasyonu her Proletarya Diktatörlüğü şartı altında geçerli bir kanun formülasyonudur. 17 sene olmayabilir ama....her Proletarya Diktatörlüğü'ne lazım! Böylesi devrim kanunları belirlemeler Murat Kanatlı yoldaşın 'değer' belirlemesine benzer. Yanlıştır. Zararlıdır. Troçkizmin bahsini ettiğimiz hakimiyetini sürdürmeye hizmet etmektedir. Geçtik proletaryanın yaşamının ciddi bir incelemesi, Sovyet ve burjuva demokrasisinin tecrübesinin bile ciddi bir incelemesine dayanmadan böylesi tespitlerde bulunmak doğru bir yaklaşım değildir. Hele hele Kautsky'e karşı Lenin üzerinden bizim tespitlerimize karşı cıkıp Lenin'in bu konuda formüle edilmiş ilkesini bilmemek normal bir komüniste kendini ve tavırlarını sorgulamayı empoze eder. Halbuki Lenin'in bu konudaki formülasyonu gayet iyi bilinir: Oy hakkının kıstılanması Proletarya Diktatörlüğü'nün olmazsa olmazı değildir, Proletarya Diktatörlüğü için bir gereklilik değildir. Burjuvaziye oy hakkıyla Proletarya Diktatörlüğü gayet kolay bir arada var olabilir. Burjuvaziye -ve diğerlerine- oy hakkının verilmemesi, devrim sonrası karar altına alınan mevcut oy hakkı yapılanması Ekim 1917 şartlarında, bizim şartlarımızda, bizim uygun ve gerekli bulduğumuz vede gerekli olan bir karardır. Lenin nerede mi yapıyor bu tespitleri? Madem biz Kautsky sen Lenin, bu lafları iyi bilmeliydin. Nede olsa Kautsky meselesi! Burjuva demokratlığı, saf demokrasi meselesi! 'Değer miydi' şimdi bu durumlara düşmeye! Yusuf Alkım yoldaş devlet örgütlenmesinde sadece oylamak ve yürütmek olayına referans vermekle Proletarya Diktatörlüğü açısından en büyük yanlıgısını ortaya koyuyor. Oylama olayının devleti yönetmek, devleti belirli bir hedefe yöneltmek, ona önderlik getirmek olayıyla olan bağlantısını göremiyor. Büyük Ekim Sosyalist Devrimi sonrası burjuvaların -ve diğerlerinin- oy hakkı yasaklanırken İşçi Sovyeleri'yle, Köylü ve Asker Sovyletleri'nin temsil oranlarında da eşitlik yoktur. İşçilerle köylüler eşit temsil oranlarına sahip değildir. Bir işçi oyunu beş köylü oyuna eşit olarak ele alan bir oylama yöntemi, bir temsil yöntemi devrededir. Yani olay sadece devrim düşmanı burjuva sınıflar ve devrim düşmanı burjuva-feodal asker sivil bürokratlarla kısıtlı değildir. Proletaryanın devletteki, yani Proletarya Diktatörlüğü'ndeki yönetici rolünün, yönlendirici, sosyalizme yönlendirici rolünün garanti altına alınması ve sürdürülmesi için devleti yürütme işinde aktif yer almalarına rağmen köylülerin devleti yönetmek, devlete önderlik etmek konusunda bu yöntemle kısıtlandığını görürüz. Ve nasıl ki burjuvazinin ve diğer devrim düşmanı kesimlerin oy hakkının ellerinden alınması Proletarya Diktatörlüğü için bir gereklilik değilse, Ekim Devrimi sonrası oluşturulan oylama oranları, temsiliyet oranları da Proletarya Diktatörlüğü için bir gereklilik, olmazsa olmaz değildir. Tüm bunların en basit ispatı da II. Dünya savaşı sonrası ortaya çıkan, Sovyetik değil de yeni tür olan halk demokrasisi türüyle Proletarya Diktatörlüklerinde bu konuda 'ta başından beri-17 yıl sonra değil' hem burjuvazinin oy hakkının olması, (hem de partilerinin de olması) hem de işçilerle köylülerin oy oranlarının eşit olmasıdır. Bizim önerdiğimiz ve milletimize vermeyi üstlendiğimiz Doğrudan Demokrasi'de temsiliyet doğrudan tek tek bireylere, tek tek vatandaşlara aittir. Devlete önderlik getirmek, devleti yönlendirmek doğrudan tek tek vatandaşların oylama faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkan kararlardan, siyasetlerden oluşur. Devleti yürütmek işi de bu siyasetler etrafında oluşturulan, bu siyasetleri hayata geçirmek için oluşturulan devlet mekanizmalarının oluşturulması ve yürütülmesi olayıdır ve bunlar da tek tek vatandaşlar tarafından ve tüm vatandaşların gözetimi ve kontrolü altında ve doğrudan yapılır. Bizim mikro-çiplerle bağıntılı olarak formüle ettiğimiz ve yeni olan Doğrudan Demokrasi anlayışı budur. Vatandaşlar tarafından bunun, böyle bir demokrasinin elde edilebirliğinin kavranması ve tüm faaliyetlerin böyle bir demokrasi elde etmek için yapılmasıdır ki burjuva demokrasisinin, yani burjuva diktatörlüğünün sonu, proletarya demokrasisinin, yani Proletarya Diktatörlüğü'nün başlangıcı olacaktır. Bu fikrin yayılmasını önleyenlerin tümü gericidirler. Komünizmin bugün kazandığı somut şeklin kavranması ve mücadelemizde temel alınmasına karşı savaş açmışlardır. Doğrudan demokrasi fikrinin yayılmasına karşı pek çok bahane bulunacaktır. Bunlardan Yusuf Alkım'nın kullandığı bir bahane yenilgimizle bağlantılıdır. Sovyetler yenildi. İşler çok kötü, bizi koruyacak Sovyetler yok. O halde bu Doğrudan Demokrasi de neyin nesi oluyor. İmkanı ihtimali yok... Tüm bunlar komünizmi yenilgiye götürmüş olanların, Proletaryayı bu yenilgide süründürme, korkutma ve gücünü anlamasını önleme yöntemleriyle doğrudan bağıntılıdır. En militarist, en gaddar, en barbar halleriyle emperyalistler insan hakları diye haykırıyorlar vede demokrasi havarisi olarak at oynatıyorlar -demokrasiye zorlandılar, ve demokrasiyi kullanmakta ustalaştılar. Evrensel oy hakkının bu kadar yaygın olduğu hangi dönem vardır insanlık tarihinde? İnternet üzerinden demokrasiyi ve oy kullanmayı ele almayan büyük-emperyal ülke kalmadı dünyada. Vardıkları sonuç tamı tamına işte Yusuf Alkım ve tüm Titocu-Troçkistler gibi. Oluru yoktur. Sapık ideoljidir. İmkansızdır vb., vb. Bunların yanında formal burjuva eşitliğin oy hakkı alanında bu kadar yaygın olduğu hangi dönem vardır insanlık tarihinde? Bu alanda burjuvaziyi yerle bir edecek imkanlara sahibiz, ama Titocu-Troçkist hainler dizisi bu imkanların kullanılmasını önlemek için bu barbar emperyalistlerle işbirliği yapıyorlar. Çeşitli şekil ve yöntemler kullanarak Doğrudan Demokrasi'yi gözlerden saklamak, Doğrudan Demokrasi'yi gözlerden düşürmek bunlara burjuvazi tarafından biçilmiş görevdir.

5. Bugün mikro-çipler, yarın belki daha mükemmelleri...

Mikro-çip teknolojisi de tıpkı tüm diğer gelişmeler gibi Yusuf Alkım yoldaşın sosyalizmin Marksizm'in üzerinden bir bilim haline geldiğini öğrenmiş olması gerekliydi. Halbuki o mikro-çipler konusunda tüm açık Titocu-Troçkistlerden tutunuz, Stalinci geçinen Troçkistlerle aynı yaklaşımı sergilemektedir. Daha önce değindik. En aşırı Stalinci olarak bilinen Harpal Brar yoldaşın (CBGB-ML) mikro-çiplere, 'bilgisayarlara' yaklaşımı 'biz de gazetelerimizi bilgisayarda yazıyoruz' ' biz de e mail kullanıyoruz' türü yaklaşımdır. Başkaları 'DNA teknolojisi mikro-çiplerden daha da önemli bir teknoljidir' yaklaşımını icat etmişlerdir. Bir diğeri, 'biz teknolojinin en son sözünü kullanmaya karşı değiliz ki, tabii ki teknolojinin en son sözü neyse onu kullanarak sosyalizmi inşa edeceğiz, sadece mikro-çipler değil bütün teknolijileri kullanacağız, ve dur bakalım daha o günlere gelinceye kadar daha ne teknoljiler icat edilebilinir 'yaklaşımı gütmüşlerdir. Troçkist takımın en yaygın kullanacağı yaklaşım bu sonuncusu olacaktır. Yusuf Alkım yoldaş bu sonuncular safına katılmışa benzer. Ama bu köşeye sıkışmış Marksizm-Leninizm düşmanlarının kaçacak delik aramasından ibarettir. Mikro-çiplerle diğer teknolojiler arasındaki farkı görmeyi ret eden, bugün herhangi bir alanda ciddi bir adım atmak için tüm bilim ve teknolojilerin mikro-çiplere, bilgisayarlara dayanmak zorunda olduğunu, mevcut teknolojik gelişmelerde mikro-çiplerin belirleyici konumda durduğunu, dolayısıyla da üretimde, yani proletaryanın yaşamında ortaya çıkan tüm gelişmelerde belirleyici olan teknik gelişmenin bilgisayarlar olduğunu, tüm diğerlerinin gelişmesinin bilgisayarlara bağımlı olduğunu, bu basit olguyu göremeyen bir Marksizm-Leninizm'le kim proleterlere önderlik getirecektir? Böylesi bir Marksizm-Leninizm burjuvalar dışında, sosyalist tarikatlar dışında kimler arasında saygınlık kazanacaktır? Dahası, en materyalist yaklaşımın temsilcisi olan Marksizm- Leninizm'e bilinmezlik üzerinden bilimsellik kazandırmak iddiası hakikaten gülüncün ötesindedir. Bugün var olan üretim tekniğinin bugün ve gelecekte proletaryanın yaşamındaki rolünün tespiti değil de, 'yarın belki daha mükemmel' teknojiler üzerinden, bilinmeyen teknolojiler üzerinden Proletaryanın yaşamının kısa bir özeti olarak teorimizi şekillendirecekler bize. Bilinmeyene dayalı Marksist Leninist teori.. Bilineni ret eden, bilineni sapık ilan eden, bilineni burjuvaziyle birlikte ayaklar altına almak için savaş açan ve kendisi bilinmeyene dayanan Marksizm-Leninizm! Teorimizin düşmanlarının vardıkları nokta budur.