İşçilerin Partisi Ve Köylülük

V.İ. LENİN

İŞÇİLERİN PARTİSİ VE KÖYLÜLÜK

Şubat 1901’de yazıldı. Nisan 1901’de Iskra No. 3'te yayınlandı.

Aralık 1900’de Iskra No. 1’de yayınlandı.

Iskra’daki metne göre yayınlandı.

V.I. LENİN, TOPLU ESERLER, CİLT 4 (1898-Nisan 1901), s. 420-428,

Lawrence & Wishart London, İngilizce Baskı

İŞÇİLERİN PARTİSİ VE KÖYLÜLÜK [152]

Köylülerin kurtuluşundan bu yana kırk yıl geçti. Eski feodal Rusya’nın çöküşünün ve halka refah ve özgürlük vadeden bir çağın başlangıcının yıldönümü olarak 19 Şubatı halkın özel bir coşkuyla kutlaması oldukça doğaldır. Fakat bu konuda söylenen övücü nutukların, serflik düzeninin her türlü biçimlerine karşı samimi bir nefretle olduğu kadar,

sonsuz bir ikiyüzlülükle de dolu olduğunu unutmamamız gerekir. “Büyük” Reform’un “devlet tazminatı aracılığı ile toprak verilmesinin eşliğinde köylülüğün kurtuluşu” anlamına geldiği şeklindeki şu anda moda olmuş değerlendirme, tamamıyla iki yüzlü ve yanlış bir değerlendirmedir. Yüzyıllardan beri işlemiş oldukları toprak parçaları acımasızca ellerinden alınmış ve yüzbinlerce köylü, topraklarının tümünden yoksun

bırakılmıştı ve bir çeyrek veya bir dilenci payı toprak parçası ile bırakıldıkları oranda, aslında, köylüler topraktan kurtarılmıştı [153] İşin aslında, köylüler çift taraflı soyulmuşlardı: yalnızca toprak payları ellerinden alınmamış, fakat her zaman kendilerine ait olan ve kendilerine bırakılan toprak için “rehinden kurtarma parası” ödemek zorunda bırakılmışlardı; üstelik rehinden kurtarma fiyatı, toprağın gerçek değerinin çok üstünde idi. Köylülüğün kurtuluşundan on yıl sonra, toprak ağalarının kendileri, köylülerin yalnızca kendi toprakları için değil, ama bireysel özgürlükleri için de para ödemek zorunda bırakıldıklarını, tarımın durumunu inceleyen devlet memurlarına

itiraf etmişlerdir. Köylüler, özgürlükleri için kurtarma parası ödemek zorunda kalmalarına rağmen, hala kendilerine gerçek özgürlük verilmemişti; yirmi yıldan beri “geçici olarak bağlı” kaldılar [154]; kırbaçlanmaya maruz en düşük toplumsal-zümre olarak bırakıldılar -bugüne kadar kaldılar-; özel vergilere maruzdular; yarı-feodal komünü özgürce terketme hakkından, topraklarını özgürce elden çıkarma hakkından ya da ülkenin

herhangi bir başka yerinde özgürce yerleşme hakkından yoksundular. Bizim köylü Reform'u, hükümetin cömertliğinden çok, otokratik hükümetin dokunduğu herşeyi kirletmesinin derecesinin büyük bir tarihsel örneğidir. Aslında, hükümet askeri yenilginin, korkunç mali zorlukların, köylülük arasında hoşnutsuzluk tehditinin baskısı altında köylüleri özgürleştirmek zorunda kaldı. Alttan kendi kendilerini kurtaracakları korkusu ile, çarlık, köylülerin üstten kurtarılması gerektiğini itiraf etmiştir. Ama kurtarmaya girişince hükümet “incinen” serf-sahiplerinin açgözlülüğünü gidermek için mümkün olan ve olmayan herşeyi yaptı; hatta, Reform’u yürürlüğe koyacak kimseler, bizzat soyluluktan gelme kişilerden oluşmasına rağmen, yeniden düzenleme hilekarlığında bile durmadı! İlk arabulucuların yerini çabucak, toprakları sınırlandırma sürecinde köylüleri kazıklamak isteyen serf-sahiplerine yardımcı kimseler aldı. Büyük Reform, askeri cezalandırma eylemi ve toprağa tapu senedini kabul etmeyen köylülerin kurşunlanmasına başvurmadan da gerçekleşemezdi [155]. Onun için, o zamanın iyi kişilerinin, sansür tarafından ağzına kilit vurulmuş olduğundan, bu büyük Reform’u sessiz kalarak lanetlemelerinde

şaşılacak bir şey yoktur.

Angarya hizmetinden “kurtarılmış” olan köylü, reformcuların elinden öylesine yorgun ve bitkin, soyulup soğana çevrilmiş, ­alçaltılmış; ve kaderine razı olarak çıktı ki “gönüllü” olarak angarya hizmetini kabul etmekten başka çaresi yoktu. Ve böylece, kendi payından koparılmış olan o toprağı ondan “kiralayarak”, kendi ailesini beslemek için toprak ağasından borçlanmak zorunda kaldığı mısır karşılığında, yaz işi için, kışın kendini kiralayarak eski efendisinin toprağını işlemeye başlamıştır. Bir İsa yanlısı papaz tarafından kaleme alınan manifestonun, köylülüğü “Tanrı adına” ant içmeye çağırdığı “özgür emek”in emek-hizmeti ve kölelikten başka hiçbir şey olmadığı meydana çıkmıştır.

Reform’u öneren ve uygulayan memurların cömertliği sayesinde korunan toprak ağalarının baskısına sermayenin baskısı da eklenmişti. Feodal toprak ağalarının gücünden, sefil, isteksiz bir reformla değil, ama güçlü bir halk devrimiyle kurtulan Fransız köylüsünü bile ezmiş olan paranın gücü -bu paranın gücü bizim yarı-serf-mujik üzerine tüm ağırlığıyla yüklenmiştir. Onun -yararlı reform sonucu artan vergileri ödemek, toprak kiralamak, köylünün ev manüfaktürünü (ürünlerini) zorlamaya başlayan çöküntü fabrika yapımı ürünü satın almak, mısır satın almak, vs. için­ her ne pahasına olursa olsun para

elde etmesi gerekiyordu. Paranın gücü, köylüyü sadece ezmekle kalmamış aynı

zamanda bölmüştür. Büyük sayıda köylüler durmaksızın mahvolmuş ve proleterlere dönüşmüştür; azınlıktan, köylülerin topraklarına ve köy çiftliklerine el atan

ve kır burjuvazisinin esasını oluşturan girişken bir mujikler ve açgözlü bir kulaklar grubu ortaya çıktı. Reform’dan bu yana geçen kırk yıla, bu “köylülükten çözülme”nin sabit süreciyle, yavaş ve sancılı bir yokolmanın süreci damgasını vurmuştur. Köylü, tam bir dilenci durumuna düşürülmüştür. Sığırlarıyla birlikte yaşamakta, paçavra giyinmekte ve

yabani ot yemektedir; başka gidecek bir yeri olduğunda kendi toprak payını bırakıp gitmiştir, hatta, borçları gelirinden aşkın bu toprak parçasından kendisini kurtarmayı kabul edene para ödeyerek toprağını satmaktadır. Köylüler kronik bir açlık içindeydiler ve on binlercesi, kıtlıktan ve kötü hasat yıllarında giderek artan salgın hastalıktan ölmüştür.

Hatta bugün dahi, kırlarımızın durumu, budur. Birisi sorabilir: Çıkış yolu nedir, hangi araçlarla köylülüğün durumu düzeltilebilir? Küçük köylülük, kendini sadece işçi-sınıfı hareketi ile birleştirmekle; sosyalist sistem için, toprağı, aynı zamanda diğer üretim araçlarını (fabrikalar, işletmeler, makineler, vs.) toplumsal mülkiyete dönüştürme

mücadelelerinde işçilere yardım etmekle kendini sermayenin boyunduruğundan kurtarabilir. Köylülüğü, küçük holdingleri ve küçük-çapta çiftçiliği korumakla kapitalizmin saldırısından kurtarmaya çalışmak, toplumsal gelişmenin yararsız

bir yavaşlatılması; kapitalizm altında dahi refahın olasılığının hayalleriyle

köylülüğü kandırmak; emekçi sınıfları bölmek ve çoğunluk zararına azınlık için ayrıcalıklı bir durum yaratmak demek olacaktır. İşte bundan dolayıdır ki Sosyal-Demokratlar, köylünün toprağını elden çıkarmasını yasaklayan anlamsız ve kötü kurumlara karşı, kollektif yükümlülüğe karşı ya da köylülerin özgürce köy komününü terketmesini, ya da herhangi toplumsal-zümreye ait olan kimselerin komüne özgürce kabul edilmesini yasaklayan sisteme karşı her zaman mücadele edeceklerdir. Ama gördüğümüz gibi, köylülerimiz sermayenin baskısından çok toprak ağalarının ve serflik düzeninin

kalıntılarının baskısından acı çekmektedirler. Köylülüğün elini­ ayağını bağlayan ve durumunu ölçülemeyecek kadar kötüleştiren bu engellere karşı acımasızca mücadele, sadece mümkün değil, ama hatta genelde ülkenin toplumsal gelişmesi yararına gereklidir; çünkü köylülerin umutsuz yoksulluğu, cehaleti, haklardan yoksunluk ve aşağılanması acı çeken ülkemizin bütün toplumsal sisteminin üzerinde Asyatik gericiliğin damgasını

vurmaktadır. Sosyal-Demokrasi, bu mücadeleye her desteği sağlamazsa görevini

yapmamış olacaktır. Bu destek, kısaca koyulursa, sınıf mücadelesinin kırlara taşınması biçimini almalıdır.

Çağdaş Rusya köyünde iki türlü sınıf antagonizmasının yanyana varolduğunu gördük: birincisi, tarım işçileriyle mülk sahipleri arasında ve ikincisi, bir bütün olarak köylülük ve bir bütün olarak toprak ağası sınıfı arasındaki antagonizma. Birinci antagonizma gelişmekte ve daha keskin olmaktadır; ikincisi yavaş yavaş kaybolmaktadır. Birincisi, hala bütünüyle geleceğe; ikincisi, hali hazırda belli bir dereceye kadar, geçmişe aittir. Ve hala, buna rağmen, bugünkü zamanda Rusya Sosyal-Demokratları için en önemli ve en pratik anlamı olan birinci antagonizmadır. Tarımdaki ücretli-işçilerin sınıf-bilincini geliştirmek elimizdeki tüm olanakları kullanmamız, kırlara göç eden şehir işçilerine (örneğin, buharlı harman-makinelerinde çalışan makinistler, vs.) ve tarım işçilerinin kiralandığı pazarlara dikkat göstermemiz gerektiğinin, her Sosyal­-Demokrat için bir aksiyom olduğunu söylemeye bile gerek yoktur.

Ama kırsal işçilerimiz, hala, kırsal işçi hareketinin şimdi ya da yakın gelecekte ulusal önem kazanmasını engelleyecek kadar köylülükle sıkı-fıkıdır; ve köylülüğün dertleri ile bunaltılmıştır. Diğer yandan, serflik düzeninin kalıntılarını süpürüp yoketme sorunu,toplumsal-sınıf eşitsizliğinin ruhunun kovulması sorunu ve onmilyonlarca “sıradan İnsan”ın Rusya devlet sistemi tarafından aşağılanması, hali hazırda, ulusal önemi olan bir sorundur ve özgürlük için mücadelede öncü olma iddiasında olan bir

Parti bunu gözardı edemez.

Köylülüğün acıklı durumu şimdi (aşağı yukarı genel bir biçimde) hemen hemen evrensel olarak bilinmektedir. 1861 Reformunun “yetersizlikleri” ve bir devlet yardımının gerekliliği hakkındaki deyim şimdi herkesin malumudur. Köylünün çilesinin, tam da köylülüğün sınıf olarak ezilmesinden doğduğunu; hükümetin ezen sınıfların sadık savunucusu olduğunu; ve köylülüğün durumunda köklü bir düzelmeyi içtenlikle ve ciddiyetle isteyenlerin, hükümetten yardım değil, ama onun baskısından kurtulmayı ve siyasi özgürlüğün kazanılmasını istemeleri gerektiğini göstermek bizim görevimizdir. Rehinden kurtarma ödemelerinin aşırı derecede yüksek olduğunun ve hükümetin hayırsever önlemlerle onları düşürmesinin ve ödeme sürelerinin uzatılmasının sözü edilmektedir. Buna cevabımız şudur: tüm rehinden kurtarma ödemeleri köylülüğün toprak ağaları ve hükümet tarafından yasal biçimlerle ve bürokratik deyimlerle gizlenmiş soyulmasından başka birşey değildir; kölelerini kurtarmak için serf ­sahiplerine ödenen haraçtan başka birşey değildir. Biz, rehinden kurtarma ödemelerinin ve salıverme-kiralarının hemen ve tamamen kaldırılması talebini ve köle sahiplerinin açgözlülüğünü tatmin etmek için çarlık hükümetinin yıllar boyunca gasbettiği yüz milyonları halka geri vermesi talebini öne süreceğiz. Köylülerin yeterli toprağı olmadığının, daha fazla toprak sağlamak için devlet yardımının sözü edilmektedir. Buna cevabımız şudur: böyle büyük sayıda durumlarda köylülerin esaslı olarak gereksinmeleri olan topraktan mahrum edilmeleri tam da devlet yardımından (tabii ki, toprak ağalarına) dolayıdır. Biz, mahrum edildikleri toprağın, ki bu durum hala onları angarya sistemine hizmet etmeye zorlamakta, yani onları gerçekte bir serflik düzeni içinde tutmaktadır, köylülere tazmin edilmesi talebini öne sürdük. Çarlık hükümeti tarafından kurulan soyluların komiteleri tarafından kurtarılmış kölelere karşı işlenen apaçık haksızlıkları ortadan kaldırmak için köylü komitelerinin kurulması talebini öne süreceğiz. Biz, onların umutsuz durumundan yararlanan toprak ağalarının köylülerden gasbettikleri toprak için aşırı derecede yüksek

ödemeleri azaltmaya yetkili köylüler, üzerinde köleleştirici anlaşmalar empoze etmek amacıyla onların son derece çok gereksinmesinden yararlananların tümü hakkında tefecilik kovuşturması yapacak mahkemelerin kurulmasını talep edeceğiz. Biz, bugünkü devletin koruması veya yardımı hakkında onlara konuşan insanların aptallar ya da şarlatanlar olduklarını, ve köylülerin en kötü düşmanları olduklarını; ve köylülerin en çok

gereksinim duydukları şeyin bürokratik iktidarın korkunç baskısından kurtulmak, köylülüğün tüm diğer toplumsal­ sınıflarla tüm bakımlardan tamamen ve

mutlak eşitliğinin tanınmasını, bir yerden ötekine tam hareket özgürlüğünü, topraklarını elden çıkarma özgürlüğünü, ve kendi komünal işlerini kendilerinin idare etmesi ve komünal gelirlerin elden çıkarılması özgürlüğünü köylülere anlatmak için her olanaktan yararlanacağız. Herhangi bir Rusya köyünün hayatındaki en genel olgular yukarıdaki taleplerden yana ajitasyon için binlerce konu sağlar. Bu ajitasyon, köylülüğün yerel,

somut ve en yakıcı gereksinmeleri üzerine temellendirilmelidir; ancak bu gereksinmelerle sınırlandırılmamalı, ama durmadan köylülerin siyasi bilinçlerini geliştirmeye doğru, bakış açılarını genişletmeye doğru yönlendirilmelidir. Köylülerin, devlet içinde toprak ağalarının ve köylülerin aldıkları özel konumu anlamaları sağlanmalıdır ve kırı zulüm baskısından kurtarmanın tek yolunun halkın temsilcilerinin bir meclisinin toplanması ve yöneticilerin gelişi ­güzel idaresinin alaşağı edilmesi olduğu köylülere öğretilmelidir. İşçiler tarafından siyasi özgürlük talebinin anlaşılmayacağını ileri sürmek saçmadır:

yalnızca fabrika sahiplerini ve polisi doğrudan savaş içerisinde yıllarca meşgul eden ve en iyi savaşçılarının keyfi tutuklamalar ve zulme tabi tutulmalarını devamlı olarak gören işçiler değil yalnızca hali hazırda sosyalizmle kaynaşmış olan bu işçiler değil, ama çevresinde dönen şeyi görüp ne olursa olsun düşünen aklı başında her köylü işçilerin ne için savaştığını anlayacaktır, nefret edilen yöneticilerin sınırsız iktidarından bütün ülkeyi kurtaracak bir Zemsky Sobor'un önemini anlayacaktır. Köylülerin doğrudan ve en acil gereksinmeleri temelinde ajitasyon ancak bazı kötülüklerin her teşhirini siyasi taleplerle birleştirdiği zaman amacına -yani sınıf mücadelesini kıra taşıma­- ulaşacaktır.

Ama, Sosyal-Demokratik Partinin programının yukarıda değinilen türden talepleri kapsayıp kapsamayacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Program, köylülük arasında ajitasyon yürütmeyi üstlenebilir mi? Bu, şimdiki haliyle çok sayıda olmayan

devrimci güçlerimizin, hareketin başlıca ve tek güvenilir yolundan sapmasına ve

dağılmasına yol açmayacak mıdır?

Böyle itirazlar, bir yanlış anlamaya dayanmaktadır. Programımız, kırlarımızın tüm kölelik kalıntılarından kurtuluşu için talepleri, köylülüğün en iyi kesiminin bağımsız siyasi eylem içinde yer almasına değilse bile, işçi-sınıfının kurtuluş için mücadelesini tüm durumlarda bilinçli şekilde desteklemesini savunan talepleri kapsamak zorundadır. Toplumsal-gelişmeyi geriletici yada küçük köylülüğü kapitalizmin gelişmesine, büyük-çaplı üretimin gelişmesine karşı suni olarak koruyucu etki yapacak önlemleri savunursak yanlış yapmış olacağız; ama, 19 Şubat 1861 Reformu’nun, toprak ağaları ve yöneticiler tarafından çarpıtılması yüzünden yetersiz kalan demokratik talepleri köylülük arasında yayma amacı için işçi-sınıfı hareketinden yararlanamazsak (yararlanmayı beceremezsek) çok daha kötü bir hata yapmış olacağız. Partimiz, otokrasiye karşı mücadelede bütün halkın öncülüğünü yapmak istiyorsa, programında, böyle talepleri kapsamalıdır. [ Biz yukarıda sözü edilen talepleri kapsayan bir Sosyal-Demokratik program taslağı hazırladık. Bunu -bu taslak, Emeğin Kurtuluşu grubunun katılımı ile tartışıldıktan ve düzeltildikten sonra gelecek sayılarımızdan birinde, Partimizin taslak bir programı olarak yayınlamayı ümit ediyoruz.]

Ama bu noktaların kapsanması, bütün aktif devrimci güçleri şehirlerden köylere çağıracağız demek değildir. Böyle birşey kesinlikle sözkonusu olamaz. Partinin tüm militan unsurlarının şehirlerde ve sanayi merkezlerinde çalışma üzerinde dikkatini yoğunlaşması gerektiği; yalnızca sanayi proletaryasının otokrasiye karşı sarsılmaz ve kitlesel mücadele yürütmeye, kitlesel gösteriler düzenleme gibi mücadele yöntemleri kullanmaya, yada düzenli ve genişçe dağıtılan bir popüler gazeteyi çıkarmaya yetenekli

olduğu konusunda hiçbir kuşku olamaz. Programımız köylü taleplerini, inançlı Sosyal-Demokratları şehirlerden kırlara çağırmak, onları köye bağlamak için değil, ama kırsal yörelerden başka herhangi bir yerde çıkış yolu bulamayan güçlerin eylemlerini yönlendirmek ve demokrasi, özgürlük uğruna siyasi mücadele için, şartların zorlamasından dolayı birçok davaya sadık Sosyal-Demokrat aydın ve işçinin kırla olan bağlarından -hareketin büyümesiyle zorunlu olarak daha güçlü bir şekilde artan ve büyüyen bağlarından­ yararlanmak için kapsamalıdır. Sosyal-Demokratik güçlerin tüm

yedeklerinin “işçilere gitmiş olan” genç insanların çevreleriyle sınırlanmış olduğu, küçük bir gönüllüler müfrezesi olduğumuz aşamadan çoktan geçtik. Şimdi, hareketimizin emrinde özgürlük ve sosyalizm için mücadelede yer almış bir bütün ordu, bir işçiler ordusu -harekette yer almış olan ve şimdi Rusya'nın bütünü üzerinde bulunabilen bir aydınlar ordusu-­ gözlerini inançla ve umutla işçi sınıfı hareketine doğru çevirmiş ve ona binlerce hizmet yapmaya hazır olan bir sempatizanlar ordusu vardır. Yalnızca geçici patlamalar için değil, yalnızca düşmana seyrek ve tek-tük (ve onun için tehlikeli olmayan) darbeler vurmak için (değil, ama, her yönden kararlı bir mücadelede, düşmanı sebatla ve ısrarla izleyip, baskı yaptığı ve nefret topladığı heryerde otokratik hükümeti bezdirecek

bir şekilde tüm bu orduları örgütleme büyük göreviyle karşı karşıyayız. Milyonlarca köylülük arasında siyasi mücadele ve sınıf mücadelesinin tohumlarını ekmeden bu hedef başarılabilir mi? Hiçbir kimse bu tohumları ekmenin imkansız olduğunu söylemeye kalkışmasın! Bu sadece mümkün değil, hali hazırda bizim dikkatimizden ve etkimizden kaçan binlerce yolla yapılmaktadır. Serflik düzeninin tüm iğrenç kalıntılarından Rusya soyluluğunun kurtuluşu bayrağını çektiğimiz ve etkimizi taşıyacak bir sloganı çıkardığımız zaman, bu süreç daha çok genişçe ve daha hızla evrimleşecektir. Bugün bile, şehirlere gelen kır insanları, kendilerince anlaşılmaz olan işçilerin mücadelesini merakla ve ilgi ile izlemekte ve onun haberlerini ülkenin en uzak yerlerine taşımaktadırlar. Uzaktan seyredenlerin ilgisini tam bir anlayış ile olmasa da, en azından işçilerin, tüm halkın çıkarları için mücadele ettiğinin belirsiz bir bilinciyle, onların mücadelesi için büyüyen bir sempatiyle değiştirecek bir durumu sağlayabiliriz ve sağlamalıyız. Ve bu

yapıldığı zaman, polis hükümeti üzerinde, devrimci işçilerin partisinin zaferinin günü, bizim kendi beklentimizi aşan bir hızlılıkla gelecektir.

NOTLAR

(Notlardaki numaralama İngilizce baskısındaki

gibi aynen korunmuştur. -Ç.N.)

[152] “İşçilerin Partisi ve Köylülük” makalesi RSDİP’nin tarım programının hazırlanması ile bağıntılı olarak yazılmıştı. Iskra ve Zarya Yazı Kurulu adına, 1902 yazında basıldı ve 1903’te, RSDİP İkinci Kongresi tarafından kabul edildi.

[153] Bir çeyrek veya dilenci payı -1861 Reformu sırasında verilen bir bölgede yasa tarafından belirlenen sözde “maksimum” veya “emirname” payı. Bazı köylüler bu küçücük toprak parçalarını toprak ağalarından kurtarma parasını ödemeden aldılar. Onun için, böyle paylar ayrıca “hediye payları” olarak ve bunları alan köylüler de “hediye köylüler” olarak adlandırılmıştı.

[155] Geçici olarak bağlı köylüler –Reform’dan sonra dahi kendi topraklarını kullanmak (terketme-kirası veya angarya hizmeti sunma) ve kendi payları için toprak ağasına kurtarma parası ödemeye başlamalarına kadar bazı görevleri yapmak zorunda olan köylüler.

Kurtarma sözleşmesi sonuçlandığı andan itibaren, köylüler “geçici olarak bağlı” olmaktan çıktılar ve “mülk-sahibi köylü” kategorisine katıldılar.

[155] Bu tapu-senetleri, 1861 içinde serfliğin kaldırılmasıyla geçici olarak bağlı köylülerin ve toprak ağalarının toprak edinme ilişkilerini anlatan belgelerdi. Bu tapu senedi, Reform’dan önce, köylü tarafından kullanılan toprağın miktarını ve “kurtuluş”tan sonra elinde kalan toprak ve diğer mülklerin miktarını gösteriyordu; ayrıca tapu senedi, köylünün toprak ağası için sunacağı görevleri de sıralıyordu. Köylü tarafından ödenecek kurtarma parasının miktarı bu tapu-senedi temelinde belirleniyordu.