Ekonomizm Taraftarlarıyla Bir Konuşma

V­.İ. LENİN

EKONOMİZM TARAFTARLARIYLA BİR KONUŞMA

Aşağıda, bir temsilcimizden aldığımız mektubun tamamını yayınlıyoruz.

“Rus Sosyal Demokrat Gazetesine bir mektup.

Iskra hakkındaki görüşlerimizi belirtmemiz yolunda sürgündeki yoldaşlarımızın yaptığı öneriye cevap olarak, bu yayın organıyla olan anlaşmazlığımızın nedenlerini açıklamaya karar verdik.

Politik mücadele sorunlarıyla özellikle ilgilenen özel bir Sosyal­Demokrat yayın organının çıkmasının tamamen uygun olduğunu tanıyoruz, ama bu görevi yüklenen Iskra’nın, bunu yeterince gerçekleştirdiğini sanmıyoruz. Gazetenin sütunlarında baştan aşağı varolan ve büyük küçük diğer tüm eksikliklerinin nedeni olan başlıca kusuru, hareketin ideologlarının hareketin çeşitli eğilimlerine sarfettikleri çabanın etkisine aşırı bir önem vermeleridir. Aynı zamanda, Iskra, hareketin karşılıklı etkileşimlerinin belirli tipte bir emek hareketini yaratan ve onun yolunu, ideologların, tüm çabalarına rağmen, ne denli mükemmel teori ve programa sahip olurlarsa olsunlar, saptıramayacakları bir yolu belirleyen maddi unsurlarına ve maddi çevresine çok az önem vermektedir.

Iskra gibi siyasi mücadele bayrağını kaldıran fakat bunu Güney Rusya işçi sınıfı hareketinin önceki evresine bağlayan Yuzhny Rabochy*[Yuzhoy Rabochy (Güneyli İşçi). Aynı adı taşıyan bir grup tarafından Ocak 1900’den-Nisan 1903’e kadar illegal olarak basılan Sosyal-Demokrat bir gazete; toplam 12 sayı çıktı. Esas olarak Rusya’nın güneyinde, Sosyal-Demokratlar arasında dağıtıldı.

Lenin, Yuzhoy Rabochy grubunun “sözde Iskra’yı yönlendirici bir organ olarak kabul eden, fakat yaptıkları işlerde kendi özel planlarını uygulayan ve ilke sorunlarında istikrarsızlıklarıyla” tanınan örgütlerden biri olduğunu söyler. Bu grup RSDİP’nin İkinci Kongresine kadar mevcuttu. Sonradan grubun önder üyelerinin büyük çoğunluğu Menşevik oldu.]

Iskra ile karşılaştırıldığında bu eksiklik iyice görülür. Sorunun böyle bir biçimde sunuluşu Iskra’ya yabancıdır. Iskra kendini ‘kıvılcımı büyük bir yangına’ dönüştürmek[“Kıvılcım” anlamına gelen Iskra sözcüğü üzerine bir kelime oyunu.] ile görevlendirilmiştir, fakat böyle bir görev için zorunlu yanıcı maddenin ve elverişli çevre koşullarının gerektiğini unutuyor. Kendini ‘Ekonomistlerden’ tamamen ayırarak, Iskra, çek önem verdiği ve tüm görünümlerini büyük ölçüde abarttığı Şubat ve Mart olaylarında işçilerin katılması için zemini Ekonomistlerin faaliyetlerinin hazırladığı gerçeğini gözden kaçırıyor. 1890 sonlarında Sosyal Demokratların eylemlerini eleştirirken, Iskra, o zaman küçük talepler uğruna mücadeleden başka hiç bir iş için koşulların varolmadığı gerçeğini bilmezlikten geliyor ve o mücadelenin büyük eğitici önemine de kayıtsız kalıyor. Iskra, Rus Sosyal Demokratların taktiklerini Zubatov’unkiyle [Zubatov-Jandarma albayı, “polis sosyalizm”ni getirmeye çalıştı. İşçileri devrimci hareketten saptırmak için Jandarma ve polisin koruyuculuğu altında sahte İşçi örgütleri oluşturdu.] ­özdeşleştirerek, işçi hareketini genişleten ve derinleştiren “küçük talepler için mücadele” ile amacı her mücadeleyi ve hareketi felce uğratacak olan “küçük imtiyazlar”ı ayırdetmeden hata yaparak, o dönemi ve o zamanki Rus Sosyal-Demokratlarının faaliyetlerinin yönünü değerlendirmede tamamen hatalı ve yersiz davranıyor.

Toplumsal hareketlerin çocukluk dönemindeki ideologların çok karak­teristik bir niteliği olan sekter hoşgörüden yoksunlukla tamamen dolu olan Iskra, o dönemin her anlaşmazlığını, yalnızca Sosyal-Demokrat ilkelerden bir sapma değil, aynı zamanda düşman kampına bir kaçış olarak damgalıyor. Zu­batov üzerine olan makalede Rabochaya Mysl’a -ki onun işçi sınıfının bir bölümü içindeki başarısı bu yayına atfedilebilir- yöneltilen son derece utanmazcasına ve azarlayıcı saldırılar da benzer niteliktedir. Rus işçi hareketinin görevleri ve ilerleyişi konusunda Iskra’dan farklı görüşlere sahip diğer Sosyal-Demokrat örgütleri olumsuz olarak eleştiren bu yazıyla Iskra, tartışma ateşiyle zaman zaman gerçeği unutuyor ve tek tek talihsiz deyimleri seçip çıkararak, karşısındakilere, savunmadıkları görüşleri yakıştırıyor, çoğunlukla maddi önemi çok az olan anlaşmazlık noktalarını vurguluyor ve görüşlerdeki sayısız bağlanlı noktalarını inatla gözden kaçırıyor. Iskra’nın Rabocheye Dyelo’ya aldığı tavır hatırımızdadır.

Iskra’nın tartışmada aşırı taraf tutması, öncelikle hareketle ‘ideoloji’nin (programlar, teoriler) rolünü abartması yüzündendir ve kısmen de, Batı Avrupa’da bir yığın polemiksel broşür ve makaleyle dünyayı aydınlatma acelesi içinde olan Rus siyasi sürgünleri arasında alevlenen öldürücü tartışmaların bir yankısıdır. Bizim düşüncemize göre, bu anlaşmazlıkların, Rus Sosyal-­Demokrat hareketinin gerçek yönü üzerinde, belki de Rusya’da çalışan yoldaşlar arasına bir istenmeyen hizip sokarak ona zarar vermekten başka, hemen hiçbir etkisi yoktur. Bu nedenle Iskra’nın ateşli polemiklerini, özellikle terbiye sınırlarını aştığı zaman onaylamadığımızı belirtmeden edemeyiz.

Iskra’nın bu temel kusuru, aynı zamanda, Sosyal-Demokrasinin çeşitli sosyal sınıf ve eğilimlere karşı tutumu meselesinde de tutarsızlığın nedenidir. Teorik muhakemeyle, Iskra, mutlakiyete karşı mücadeleye derhal geçiş sorununu çözdü. O bugünkü koşullar altında böyle bir görevin işçiler için zorluğunu muhtemelen hissediyor, ama, işçilerin, ön mücadele için yeterli gücü toplamalarına dek bekleme sabrından yoksun bir halde liberaller ve aydınlar arasında ittifaklar aramaya başlıyor. Bu arayış içinde, pek de seyrek olmayarak sınıf bakış açısından uzaklaşıyor, sınıf uzlaşmazlıklarını bulandırıyor ve müttefikler arasında hoşnutsuzluğun nedenlerinin ve derecesinin önemli ölçüde değişiyor olmasına rağmen, hükümete duyulan hoşnutsuzluğun ortak tabiatını öne çıkarıyor. Örneğin, Iskra’nın Zemstvo’ya tavrı budur. Iskra, Zemstvo’nun Frondian gösterileriyle siyasi mücadelenin alevlerini körüklemeye çalışıyor. Ki bu gösterilerin ortaya çıkarmasına çoğu kez, hükümetin, Zemstvo soylu sınıfının tarım isteklerinden çok endüstrinin korunmasına önem vermesi sebep olmaktadır. Iskra, hükümetin sus payıyla tatmin olmayan soylulara işçi sınıfının yardımını vadediyor, ama bu sosyal tabakalar arasındaki sınıf uzlaşmazlıkları hakkında tek bir söz söylemiyor. Zemstvo’nun ayaklanıyor olduğu ve hükümete karşı savaşan bir unsur olduğunu söylemenin kabul edilebilirliğini teslim ediyoruz, ancak, bu öyle açık ve kesin bir biçimde belirtilmelidir ki böyle unsurlarla mümkün bir anlaşmanın karakteri hakkında hiçbir kuşku kalmamalıdır. Bununla birlikte, Iskra Zemstvo’ya karşı bizim tavrımız sorununa, bizce sınıf bilincini körelten bir biçimde yaklaşıyor; o yüzden, bu konuda, liberalizmin ve çeşitli kültür uğraşlarının sözcüleri gibi, Iskra, sınıf uzlaşmazlığını bulandırmama, tersine burjuva sistemi eleştirme ve onun bölen sınıf çıkarlarını açıklama yolundaki Sosyal-Demokrasinin temel görevine karşı çıkıyor. Iskra’nın öğrenci hareketine karşı aldığı tavır da böyledir. Ve öte yandan diğer makaleler bütün uzlaşmaları keskin bır şekilde mahkum ediyor ve sözgelimi, Guesdistlerin tavizsiz tavırlarını savunuyor.

Iskra’nın küçük eksiklikleri ve gafları üzerinde durmaktan kaçınacağız. Ama sonuç olarak, ne eleştirilerimizle Iskra’nın kazanabileceği önemi küçümseme niyetinde olmadığımızı ne de diğerine gözümüzü kapamadığımızı belirtmeyi görevimiz sayıyoruz. Onu, Rusya’da siyasi, Sosyal-Demokrat bir gazete olarak karşılıyoruz. Yerinde birçok makaleyle değindiği terör sorununun güçlü ­bir biçimde açıklamasını, onun en büyük başarılarından biri sayıyoruz. Son olarak, illegal yayınlarda çok ender görülen bir şey olan örnek, edebi üslubuna, zamanında çıkışına ve yayınladığı ilgi çekici ve güncel materyalin çokluğuna değinmekten kendimizi alamayacağız.

Eylül 1901.”

                                                                 “Bir grup yoldaş”

Herşeyden önce, bu mektubun yazarlarının açık-sözlülüğünü içtenlikle karşıladığımızı söylemek isteriz. Ekonomist “amentü”leri saklayarak (politikacıların kaçtıkları Odessa Komitesinin bir bölümünün yaptığı gibi) saklambaç oyunu oynamayı kesmenin; ya da, gerçekle alay edercesine günümüzde tek bir Sosyal-Demokrat örgüt Ekonomizm günahından suçlu değildir” (İki Konferans, s.32, Raboc­heye Dyelo tarafından yayınlandı) demenin tam zamanıdır. Şimdi sadede gelelim.

Mektup yazarları, Rabocheye Dyelo’nun yaptığı aynı temel hataya düşüyorlar, (özellikle 10. sayıya bakınız). Hareketin “maddi” (Ra­bocheye Dyelo’nun koyduğu biçimiyle kendiliğinden) öğeleriyle ideolojik (bilinç, “plana göre” çalışmak) öğeleriyle arasındaki ilişki sorununu yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar. Onlar, yalnızca kendiliğindenci, hareketin önünde gittiği, yol gösterdiği ve hareketin “maddi öğelerinin” kendiliğinden karşılaştığı tüm teorik, siyasi, taktik ve örgütsel sorunları çözmede herkesten önde olduğu zaman “ideolog” adını hakedeceğini kavramıyorlar. “Hareketin maddi öğelerine” gerçekten “önem” vermek için, onlara eleştirel bir gözle bakabilmeli, kendiliğindenciliğin tehlike ve hatalarına işaret edebilmeli ve onu bilinç düzeyine çıkarabilmelidir. Bununla birlikte, ideologların (yani siyasi bilinçli önderlerin) hareketi çevrenin ve öğelerin birbirlerini etkilemesiyle belirlenen yolundan saptıramayacaklarını söylemek, bilinç öğesinin bu etkileşimde ve yol belirlemede yer aldığı basit gerçeğini görmemektir. Avrupa’daki Katolik ve monarşist işçi birlikleri de çevre ve öğelerin etkileşiminin kaçınılmaz bir sonucudur, ama bu etkileşimde yer alan sosyalistlerin değil, rahiplerin ve Zubatovların bilinciydi. Bu mektubun yazarlarının teorik görüşleri (Rabocheye Dyelo’nınkiler gibi) Marksizmi değil, kendiliğinden evrime bilinçli devrimci eylemle başlamayı beceremeyen bizim “Eleştirmenlerimiz” ve Bernsteincılarımız tarafından beslenen Marksizmin bir parodisini temsil etmektedirler.

Günümüzün varolan koşullarında, bu derin teorik hata, Rusya Sosyal-Demokrasisine ölçülmez zarar getirmiş olan büyük bir taktik hataya kaçınılmaz olarak yolaçıyor. İşçi kitlelerinin ve (onların etkisiyle) diğer sosyal tabakaların kendiliğinden uyanışının son birkaç yılda korkunç bir hızla artmakta olduğu bir gerçektir. Hareketin “maddi öğeleri” 1898 yılı ile karşılaştırıldığında bile son derece büyümüştür, ama bilinçli önderler (Sosyal-Demokratlar) bu büyümenin gerisinde kalıyorlar. Rus Sosyal-Demokrasisinin bugün yaşamakta olduğu krizin ana nedeni budur. Kitle (kendiliğinden) hareketi, bütün tereddütlere, karasızlıklara karşı teorik olarak zırhlanmış, yeterince eğitilmiş “ideolog”lardan; böylesine geniş bir siyasi bakışa, devrimci enerjiye ve yeni hareketin temelinde yükselen militan siyasi bir parti yaratmak için örgütsel yeteneğe sahip önderlerden yoksundur.

Fakat, tek başına bu bile kötülüklerin sadece bir kısmıdır. Teorik bilgi, siyasi tecrübe ve örgütleme yeteneği kazanılabilecek şeylerdir. 1897’den özellikle de 1898 güzünden beri, bu engele yalnızca gözünü kapamakla kalmayıp aynı zamanda bunu özel bir erdem olarak ilan eden, kendiliğindenliğe tapınmayı ve ona boyun eğmeyi bir teori mertebesine yükselten bireyler ve yayın organları Rusya Sosyal-­Demokrat hareketinde ortaya çıkmıştır ve bunlar hareketin kuyruğuna yapışıp sürüklenmeleri gerektiğini vaazediyorlar. (Bu yayın organlarının içinde yalnızca Rabochaya Mysl değil, aşamalar teorisiyle başlayıp kendiliğindenciliğin, “anlık hareketin tüm hakları”nın “süreç olarak taktikler” v.b.’nin savunuculuğuna varan Rabocheye Dyelo’da var.)

Bu gerçekten üzücü bir durumdur. Bu ayrı bir akımın ortaya çıkışı demekti. Bu akım genellikle Ekonomizm (sözcüğün en geniş anlamıyla) olarak adlandırılır. Başlıca özelliği, geride kalmanın, yani daha önce açıkladığımız üzere, bilinçli önderlerin, kitlelerin kendiliğinden uyanışının gerisinde kalmasının kavranmaması, hatta savunulmasıdır. Bu akımın karakteristik özellikleri kendini şunlarda ifade eder: İlkeler açısından, Marksizmin kabalaştırılmasında ve günümüzdeki oportünizmin yarattığı, modern “kritisizm”in karşısında çaresizlik; siyaset açısından, siyasi ajitasyon ve siyasi mücadeleyi sınırlamaya ya da bunları küçük eylemlere indirgeme çabalarında, Sosyal-­Demokratların genel demokratik hareketi kendi ellerine almadığı sürece otokrasiyi deviremeyeceklerini kavrayamamakta taktik açıdan, kesin kararsızlık (geçen bahar Rabocheye Dyelo “yeni terör sorunu” karşısında şaşakaldı ve bundan sadece altı ay sonra yeterince yalpalamanın ardından her zamanki gibi hareketin kuyruğuna takılarak son derece mutlak bir karar ile teröre karşı olduğunu nihayet ifade etti); ve örgütlenme açısından, hareketin kitle karakterinin azalmayıp yükselmekte olduğunu, hazırlık mücadelesini, her beklenmedik isyanı ve nihayet tayin edici saldırıyı yönetebilecek devrimcilerin güçlü ve merkezi bir örgüt kurma zorunda olduğunu kavrayamamak.

Bu akıma karşı uzlaşmaz bir mücadele verdik ve vermeye devam edeceğiz. Açıkça görülüyor ki bu mektubun yazarları bu akıma dahildiler. Bize, işçilerin gösterilere katılmalarının zeminini ekonomik mücadelenin hazırladığını söylüyorlar. Doğrudur! ama, daha 1900 Aralığında, ilk sayımızda, aşamalar teorisine* [Bkz. son baskı, c. 4, s. 336.71, -Ed] muhalefet ettiğimiz zaman, bu hazırlığın önemini herkesten önce ve daha derin olarak biz değerlendirdik ve Şubatta, ikinci sayımızda öğrencilerin orduya alın­masından sonra ve gösterilerden önce, işçileri öğrencilerin yardımına çağırdık.**[Adı Geçen Eser, s.414-19, -Ed] Şubat ve Mart olayları “Iskra’nın korkularını ve telaşını çürütmedi” (sorunu anlamada kesin yeteneksizliğini ortaya koyan Martinov’un düşündüğü gibi -Rabocheye Dyelo sayı 10 sayfa 53) tam tersine bütünüyle doğruladı, çünkü önderler kitlelerin kendiliğinden ayaklanışının gerisinde kaldılar ve önder olarak görevlerini yerine getirmede hazırlıksız olduklarını kanıtladılar. Bugün bile hazırlıklar yeterli olmaktan uzaktır ve bu nedenle kendiliğinden unsura kıyasla “ideolojinin rolünü” ya da bilinç unsurunun rolünün abartılması hakkındaki tüm sözler Partimiz üzerinde en fazla zehirleyici etkiyi yapmaya devam ediyor. Nüfusun çeşitli tabakalarının hükümete karşı gösterdiği hoşnutsuzluğun genel karakteri üstünde daha az durmak şeklindeki, sözde sınıf bakış açısını savunan iddiaların yarattığı etki de daha az zararlı değildir. Tam tersine, Iskra’nın nüfusun tüm tabakalarında siyasi hoşnutsuzluk yükseltmesi gerçeğinden gurur duyuyoruz, ve hayıflandığımız tek şey bunu daha geniş bir alana yayamamamızdır. Bunu yaparken sınıf bakış açısını bulandırdığımızı söylemek doğru değildir; mektubun yazarları bunun bir göstergesi olarak tek bir somut örnek vermemişlerdir, veremezler de. Sosyal-Demokratlar, demokrasi mücadelesinde öncü olarak, (Rabocheye Dyelo-Sayı:10, Sayfa:4l’de ifade edilen görüşü paylaşmayarak) çeşitli muhalif tabakaların eylemlerini yönlendirmeli, hükümetle olan kısmi ve mesleki çelişmelerin genel politik önemini onlara açıklamalı, onları devrimci partiyi desteklemeye itmeli ve kendi saflarından tüm muhalif tabakalar üzerinde politik etki yaratabilen önderler eğitmelidir. Bu işlevden herhangi bir uzlaşma, proletarya mücadelesiyle yakın, organik bağlarla ilgili süslü sözlerle kendini ne kadar donatırsa donatsın, açıkça “geride kalmanın savunusuna”, Sosyal-Demokratlar açısından ulus çapında demokratik hareketin gerisinde kalmanın savunusuna, öncülüğü burjuva demokrasisine bırakmanın savunusuna eşittir. Bırakalım mektubun yazarları geçen bahardaki olayların, Sosyal-Demokrasinin otorite ve etkisini artırmak yerine Sosyal-Demokrat olmayan devrimci eğilimleri harekete geçirmeye büyük bir güçle hizmet ettiği sorusunu çözmeye uğraşsınlar.

Siyasi sürgünler arasındaki anlaşmazlıklar ve öldürücü tartışmalar konusunda mektubun yazarları tarafından gösterilen dar görüşlülüğü de protesto etmekten kendimizi alamıyoruz.

Zubatov’la ilgili bir makaleyi Rabochaya Mysl’e atfetmenin “ahlaksızlığı” konusundaki bayat saçmalığı tekrarlıyorlar.

Ekonomizmin yayılmasının Zubatov’ların görevlerini kolaylaştırdığını yadsımak mı istiyorlar? Ama biz bunu belirtirken Ekonomist­lerin taktiklerini hiç de Zubatov’unkilerle “özdeşleştirmiyoruz”, “Siyasi sürgünlere” gelince, (eğer mektubun yazarları Rusya Sosyal-Demokrat hareketinde düşüncelerin sürekliliği konusunda böylesine affedilmez derecede dikkatsiz olmasalardı, “siyasi sürgünler”, daha ­doğru adlandıracak olursak, Emeğin Kurtuluşu grubu tarafından Ekonomizm konusunda yapılan uyarının çarpıcı bir biçimde doğrulandığını teyit ederlerdi!) 1852’de Ren bölgesi işçileri arasında etkin olan Lassale’ın Londra’daki sürgünler arasındaki anlaşmazlıkları nasıl değerlendirdiğine bakınız, Marks’a yazarak şöyle diyordu:

“ ‘Büyük Adamlar’ Kinkel, Ruge v.s.’ye karşı eserinizin yayınlanması polis açısından bir zorlukla karşılaşmaz... Çünkü bence hükümet ‘devrimcilerin birbirlerini boğazlayacaklarını’ düşündüğü için ­böyle eserlerin yayınlanmasına karşı değil. Onların bürokratik mantığı, bir partiye güç ve canlılık verenin tam da bu iç mücadeleler olduğundan; bir partinin güçsüzlüğünün en büyük kanıtının dağınıklık ve kesin sınırların bulandırılması olduğundan ve bir partinin kendini arındırarak güçlendiğinden ne kuşkulanır ne de korkar” (Lasalle’den Marks’a mektup, 24 Haziran 1852).

Sertlik, uzlaşmazlık ve ateşli polemiklere karşı olan şikayetçiler iyi dinlesinler bunu!

Sonuç olarak, bu değinmelerle sözkonusu sorunları yalnızca kısaca irdeleyebildiğimizi göreceğiz. Bu sorun-analizine altı hafta içinde çıkacağımızı umduğumuz özel bir broşür ayırmak niyetindeyiz.

Iskra, No. 12, 6 Aralık, 1901 Iskra metnine göre yayınlanmıştır.