GÜÇSÜZÜN ALACAĞI SONUÇLARI GÜÇLÜLER BELİRLER!

Perşembe, 07 temmuz 2011

Siyasetin sonuç alma sanatı olduğunu tespit eden yaklaşım, siyasette sonuç almak sorununa diyalektik değil de Amerikan pragmatik felsefesiyle yaklaştığı oranda bu sorunun güçle olan bağlantısını gözlerden gizler.  

Siyaset güç olmak, güç sahibi olmak, düşmanı zayıflatmak, düşmanı en zayıf anında yakalayıp yenilgiye uğratmak ve böylece iktidar haline gelmek, yani iktidar olmak sonuçunu almak ve bu iktidarı korumak sanatıdır.

İyi ama siyaset sanat olduğu oranda bu sanatı hangi temelde uygulayacaksınız?

Siyasetin sınıf mücadelesi olduğu bilimsel tespiti temelinde.

Bu tespiti tüm bilimsel içeriğiyle kavramazsanız, bu tespitin bugünkü dünya ve ülkenizin somutu açısından ne anlama geldiğini doğru bir şekilde kavramazsanız o siyaset sanatından doğru sonuçlar, yani işçiler ve komünistleri iktidara getirecek olan bir sonuç alamazsınız. Yapılan işlerde güçler dengesini o yönde değiştirecek olan sonuçlar alamazsınız.

Yani siyaset sadece sanat değildir. Siyaset hem bilim hem de sanattır.   Siyasette işçileri, komünistleri iktidara getirmeyecek olan bir sonuç almak, iktidarı burjuvazinin elinde, iktidarı emperyalizmin elinde bırakırken ve bırakacak olan sonuçlar almak da bir siyaset ve dolayısıyla bir sanattır.

Demek ki siyaset sonuç almak sanatıdır demek ama bunun sınıflarla olan bağlantısını idrak etmemek, onun bilimle olan bağlantısını idrak etmemek kişiyi ve partileri burjuvazinin, emperyalizmin kuyruğu pozisyonuna koyabilir ve de elde edilen sonuçun burjuva bir sanatkarlığın eseri olmasına, burjuva bir sanat eseri olmasına yol açabilir!

Bu tür sonuçlara yol açacak olanlar, pragmatist yaklaşıma sahip olanlar, burjuva dünyada hapis kalanlar, o dünyada tek güçlü burjuvazi olduğu için sonuç almak adına o anda güçlü görünenin, burjuvazinin peşine takılırlar, ancak onların gücü sayesinde sonuç alınabileceği sonucuna varırlar.

Mevcut şartlardaki somut öneriniz nedir önerinizi yapın bakalım lafzı bunların siyasetlerinin ana taşını oluşturur. Herkim ki mevcut şartlarda mevcut şartların radikal bir değişimini, giderek yıkımını öngören somut siyasetler önerir, o siyaset hemencecik soyut siyaset, mevcut şartlarda sonuç almayacak siyaset ilan edilir. Ve o siyasetin sonuç almaması için ne gerekiyorsa o yapılır-ne de olsa burjuva çerçeve korunmak istenmektedir.

Mesela CTP siyaseti açıkça böyle bir siyasettir. AKEL siyaseti de böyle bir siyasettir. AB sayesinde kurtulmayı açık siyaset ilan etmiş olan YKP, TKP, Afrika vb., vb., siyasetleri de böyle siyasetlerdir.

Mehmet Süleymanoğlu yoldaşın önerdiği siyaset de böyle bir siyasettir.

Mehmet Süleymanoğlu vatandaşlıkla ilişkili olarak somut öneride bulunduğunu iddia ediyor.

Nedir bu öneri?

'Üçüncüsü ve en önemlisi "taşıma nüfus, vatandaşlık ve oy kullanma iradesidir". Bu coğrafyayı her anlamda kontrol eden, yönlendiren TC ye karşı yürütülecek bir kavgada onun "silahlarını " etkisizleştirmek gerekir. Birinci etkisizleştirilmesi gereken de "Nüfus aktarımı ve vatandaşlıklar" olgusudur. ..... Eğer kavganın zerre kadar başarısını istiyorsak, bu taşınan nüfusa verilen "hukuk dışı" vatandaşlıkların derhal iptalini ve buna bağlı her düzlemde oy kullanmalarının iptalini koşulsuz savunmalıyız. Bunun kavgasını her düzlemde vermeliyiz. .....Dolayısı ile karmaşık, bir birini götüren, eleminize eden tumturaklı formülasyonlarla konuşacağımıza işte size açık çağrımdır, Kıbrıslı Türk Halkının temel insan haklarına saygılı olun. Onlar nereye evrilmek isterlerse kendi iç dinamikleriyle oraya evrilsinler.'

Yani Mehmet Süleymanoğlu siyaseti şundan ibarettir: TC göçmenlerinin vatandaşlıkları derhal iptal edilmelidir ve buna bağlı olarak her düzlemdeki oy kullanmalarının iptalini koşulsuz savunmalıdır. Bunun kavgasını her düzlemde vermeliyiz.

Vatandaşlıkların iptalini anladık. Oy hakkının iptalini de anladık. Bu taleplerin her düzlemde savunulmasını da anladık.

Bizim anlamadığımız şey şu: hani "siyaset sonuç alma sanatıdır" ya, bu vatandaşlıkları iptal etme sonucunu ve de oy hakkını iptal etme sonucunu nasıl elde edeceğiz? Buna bulabildiğimiz tek cevap "Bunun kavgasını her düzlemde vermeliyiz" önermesi. Yani cevap, cevap değil. Boş ve tumturaklı bile olamayan bir öneri.

Bu kavgayı kim verecek? Kime karşı verecek? Nerede verecek? Rakibi nasıl yenip de her iki konuda kendi görüşünü empoze eden, 'sonuç alan' bir konuma ulaşacak? Kim ve nasıl bu sonucu elde edecek?

Sen önerdin ve biz de OK dedik. (Duyan duymayan da yeni bir siyaset önerildi sanacak!)

Siyasetin sonuç alma sanatı olduğunu iddia eden yoldaş bize kimlerin ve hangi şartlarda ve de kimleri nerede ve nasıl yenerek bu vatandaşlıkların ve onların oy haklarının iptal edileceğini, bu sonucun nasıl elde edileceğini anlatmak zahmetine katlanmıyor.

Sen önerdin ve biz de OK dedik. Sonra?

KKTC meclisinde bu konularda çoğunluk elde edip de mi bu sonuç elde edilecek?

Annan Planı benzeri bir planın KC ve KKTC'de onayı ve BM ve garantörler ve de AB tarafından uygulanması elde edilerek mi bu sonuç elde edilecek?

Biz AB'ye yap diyeceğiz ve de AB'ye katılmak isteyen TC'ye AB bu iki konuda vatandaşlıkların ve oy hakkının iptalini empoze edecekte mi bu sonuç elde edilecek?

Kurtuluş savaşı verilecek Garantörler, TC ve bu gibi, def edilecek demi bu sonuç elde edilecek pardon bu fazla soyut kaçtı....

Mehmet Süleymanoğlu yoldaş siyaset sonuç almak sanatıdır diyor ama, tüm eski zaman sanatçıları gibi, hani şu loncalar dönemi vardır ya el sanatlarında, o dönemin el sanatçıları gibi, sanatını herkesten gizliyor galiba!

Bunu her düzlemde savunalım bunun her düzlemde kavgasını verelim önermeleri yuvarlak ve tumturaklı söylemlerdir. Bunun somut formülasyonu bu taleplerin BM nezdinde ve de devreye sokulabilirse AB nezdinde savunulmasıdır. KKTC nezdinde savunma çabalarını ise verse, verse eski KTÖS'lüler, Arif Hocalar vb ler savunurlar -KKTC'yi kurdukları gibi! Mehmet Süleymanoğlu'da her düzlem dediğinde, devrim dışı her düzlem, Kıbrıs'taki işçilerin gücüne dayanmayan her düzlem demek istiyor. Yoksa bize çatıp durmazdı! Veya açıkça derdi ne? Nerden bahsediyor?... "her düzlemmiş!" BM düzlemi kardeşim..., AB parlamentosu..., Dünya kamu oyu...ve bu gibi.. düzlemler. Ve de tabii ki KKTC parlamentosunda da olabilir bu işler, AB, BM ve bu gibi..., destekli olarak, bugünlerde Libya'da görüldüğü gibi NATO destekli de olsa olur herhalde, yeter ki. "Kıbrıslı Türk Halkın temel insan haklarına saygılı olun. Onlar nereye evrilmek isterlerse kendi iç dinamikleriyle oraya evrilsinler."

Kıbrıs'ta devrim. Dünyada devrim...ne önemi var ki? Kıbrıs'ta işçi iktidarının, komünist iktidarının ne önemi var ki, hem öyle soyut, soyut konuşmamalı insan. Mehmet Süleymanoğlu ve diğerleri gibi somut olarak konuşmalı.

Her düzlemde... ve herkesle...

KC yetmedi, AKEL yetmedi, CTP yetmedi, YKP, TKP, Afrika ve bu gibiler yetmedi. Burjuva çerçevede çözüm batağına! kendi gittiği yetmedi. İlla bizi de oraya çekecek Mehmet Süleymanoğlu yoldaş.

Daha çok beklersin yoldaş. Biz öyle gençler gibi hemencecik utanacak tiplerden miyiz? Yüzü kara adamlarızdır vesselam. Utanmak hak getire.

İlla da somut. İlla da devrim. İlla da doğrudan demokrasi! İlla da ANTİ EMPERYALİST BİRLEŞİK CEPHE HÜKÜMETİ.

Mehmet Süleymanoğlu yoldaş siyaset sonuç almak sanatıdır diyor ama, tüm eski zaman sanatçıları gibi, hani şu loncalar dönemi vardır ya el sanatlarında, o dönemin el sanatçıları gibi, sanatını herkesten gizliyor galiba!

Kimler, nerede ve nasıl elde edecekler önerilen siyaseti? Vatandaşlıklara son vermek, kolonların seçimlere katılmasana son vermek. Bu sonuçlar kimler tarafından ve nasıl elde edilecek?

Sen kimsin? ben kimim?, bizlerle kıyaslandığında koskoca Kıbrıs Cumhuriyeti her gün bunun lafını ediyor, bunu 'her düzlemde' konu ediyor. Sonuç? Gücü bir şeye yetmiyor.

Ve Kıbrıs'ta Sosyalist Gerçek'in 'birbirini götüren' önermeleri burada yararlılığını gösterir. Biz ne Kıbrıs Cumhuriyeti'ne, ne de herhangi bir partimize bu konularda Mehmet Süleymanoğlu yoldaşın yaptığı gibi öneriler yaptıklarında size destek olmayız demedik ve demeyiz de. Sonuç alınacak noktaya gelirlerse ve de sonuç almak için daha fazla yapılabilecek bir şey varsa onu da yaparız. Ama biz ne Mehmet Süleymanoğlu gibi ne de Kıbrıs Cumhuriyeti gibi, ne de tüm diğerleri gibi, burjuva çerçevede çözüm aramak zorunda değiliz. Zaten o alanda çözüm de imkansızla iştigaldir. Siyasetin sonuç almak sanatı olduğunu bilip de hala daha o alanda çözüm arayanlara dangalaklar demek dangalakça bir iş olur, çünkü onlar savaş yapıcılarına zemin hazırlayan caniler konumundadırlar!

Bu konularda Kıbrıs'ta Sosyalist Gerçek-Kıbrıs Sosyalist Partisi sonuç almayı da dikkate alarak öneride bulundu.

Önerilen siyasetler Kıbrıs'ın somut şartlarını da dikkate alan siyasetlerdir. Hatırlatalım.

Burjuva-emperyalist şartlarda sonuç alınması için Kıbrıs şartlarında yapılması gereken şey şudur:

Mevcut burjuva şartlarda vatandaşlık sorununu (dolayısıyla da oy ve irade sorununu da), toprak sorunu ve bu gibi sorunları çözmek için, Kıbrıs Sorunu'nu çözmek için CTP ve AKEL bir araya gelmeli ve tüm bu konularda ortak bir siyaset oluşturmalıdır. AKEL ve CTP'nin oluşturduğu siyaseti YKP, TKP, Afrika ve bu gibi (Güneydeki benzerleri) hepside desteklemelidir. Biz desteklemeye hazırız ve de destekleyeceğimizi ilan ediyoruz. Herkes ve her siyaset de böyle yapmalıdır.

Yani burjuva-emperyalist şartlarda çözüm işini Kuzey ve Güneyin barış taraftarı ve en güçlü partileri olarak ve de burjuva şartlarda çözüm konusunda en gerçekçi partileri olarak AKEL ve CTP ortaklaşa olarak formüle etmeli ve bu siyaset tüm yurtsever partiler tarafından tartışılmadan kabul edilmelidir.

Uluslararası alanda Kuzey ve Güneyin tüm yurtsever partileri AKEL ve CTP tarafından ilan edilen işte böylesi ortak bir çözüm konusunda anlaştıklarını ilan etmeli ve bu çözüm önerisinin uluslararası güçlerce de kabullenilmesini ve uygulanmasını talep eden güçlü ve ortak bir kampanya devreye sokulmalıdır hem BM'de hem de AB'de hem de "her düzlemde!" KKTC ve KC parlamentolarında da!. Bu şartlar oluşursa uluslararası arenada Kıbrıs Sorunu'nu oluşturan ve de sürdüren emperyalist güçlere ve onların yerel uzantılarına bu çözüm kabullendirile bilinir. Hem çerçeve burjuva-emperyalist olduğu için, hem de güç olunduğu için.

Bizim vatandaşlık ve kolonların oy kullanması vb konusundaki somut ve de Kıbrıs şartlarında sonuç alma ihtimaline sahip olan önerimiz böyleydi. Ve hala daha böyledir.

Ne zaman dedik biz bunu?

Daha siyaset sahnesine ilk çıktımız günlerde!

Neden?

Çünkü AB, İngiltere, ABD, onlarla bağıntılı olarak, NATO ve IMF ile bağıntılı olarak TC ve Yunanistan ve tüm bunlarla bağıntılı olarak BM'nin Kıbrıs sorununu, bu arada vatandaşlık sorununu da mevcut burjuva-emperyalist çerçevede dahi çözmek diye bir sorunları olmadığını tespit ettik. Kıbrıs'ın Kuzey ve Güneyindeki burjuva hakim güçlerin de bu alanda birbirlerini yiyerek güçsüz konumda durduklarını ve mevcut çözümsüzlüğü çözüm olarak gördüğünü de tespit ettik.

Bu şartlarda ve burjuva-emperyalist çerçeve dururken tüm bu güçlere herhangi bir burjuva-emperyalist çözümü empoze etmenin tek yolu olarak da yukarıdaki siyaseti formüle ettik.

Biz hala daha bu formülün burjuva emperyalist şartlarda çözüm aramak için en doğru ve de tek sonuç alıcı formül olduğu görüşündeyiz. Burjuva emperyalist çerçeve dururken sonuç alınacaksa bunu mümkün kılacak olan tek öneri yukarıdaki öneridir.

Bu öneri dışında nasıl bir siyaset ile sonuç alına bilinir?

YKP işi tamamıyla AB'ye devretmektedir. Gel gelelim bu gerçekçi bir yaklaşım değildir ve siyaset bizim sonuç almamızın sanatıysa bu işte bizim rolümüz ne olacaktır? AB'ye yalvarmak. Hadi onu bile kabullensek görülmektedir ki bizim AB'yi zorlayacak gücümüz yoktur. İşler tamamıyla AB'nin istek ve arzusuna kalmaktadır. O zaman da kusura bakmayın ama bu "siyaset sonuç almak sanatıdır" olmaktan çıkıp "siyaset AB'nin alacağı,vereceği, sonucu beklemek sanatıdır" prensibine dönüşmektedir. AB'nin neler verdiği ve vereceği de görülmektedir. Koskoca bir hiç.

Dünya kamu oyunu etkilemek babında edilen laflar da aynı yere çıkar.

Bu siyaset AKEL ve CTP'ye ve tüm diğer partilerimize ulaşmış bir siyasettir. Gerek AKEL ve CTP gerekse diğer siyasetler bu yönde herhangi bir adım attılar mı?

Atmadılar.

İşte bizim Kıbrıs Sorununun çözümünü de, dolayısıyla vatandaşlık ve oy hakkı sorununun çözümünü de, Anti Emperyalist Birleşik Cephe Hükümeti'ne bağlayan siyasetimizi gerekli kılan ve de sonuç alıcı kılan bir faktör de bu olgudur.

Biz AKEL ve CTP'nin (diğerlerinin de) burjuva emperyalist çerçevede çözüm arayan partiler olduklarını ve ama bu çerçeve içinde iş yaptıkları oranda birleşmelerinin ve de halkımızı birleştirmelerinin imkansız olduğunu çoktan tespit ettik! Burjuva emperyalist çerçevede çözümle bağıntılı siyasetimizin de tamı tamına bu olguyu, yani bu işin olmazlığını AKEL ve CTP içindeki yurtsever unsurlara göstermeye yöneliktir. Ve de kitlelere göstermeye yöneliktir. Bu siyasette ısrarımız AKEL ve CTP dışındaki partilerimizdeki yurtseverlere siyasetlerinin olmazlığını ve zararlılığını ve de halklarımızı bileştirmedeki imkansızlığını göstermeye yöneliktir. Ve de kitlelere göstermeye yöneliktir.

Gerçekçi olunacaksa ve sonuç alınacaksa tek yol vardır. Burjuva emperyalist çerçeveyi kırmak. Dolayısıyla vatandaşlık ve oy hakkı konusundaki önerilerin bu sonuca hizmet etmesi gereklidir. Ve işte bu noktada bu sonuçu almamıza yarayacak siyasetlere ihtiyaç vardır. Mehmet Süleymanoğlu tarafından yukarıdaki yaklaşımı götüren, onu elimine eden bir siyaset olarak görülen kendi bağımsız siyasetimiz; ama Mehmet Süleymanoğlu'nun bu iki siyasette uyumsuzluk görmesi kendisinin Kıbrıs'ın gerçekliğini görmek istememesinden kaynaklıdır. Kaldı ki milletler meselesiyle ilgili tüm siyasetler böylesi birbirini götüren siyasi ikilemlerle doludur. Hem ayrılma hakkı hem birliği savunmak gibi! Ama bunlar birbirini götürmez. Birbirini tamamlar! Bir Kıbrıslı olup ta, hem de KSG tarafından eğitilmiş biri olarak böyle şeylerin farkında olmamak biraz ayıp kaçmaktadır.

Sonuç alınamayacak bir çerçevede kalarak (burjuva emperyalist çerçevede kalarak) sonuç alıcı siyaset önerdiklerini söyleyenlerin yalanı son 60 yıllık tecrübeyle, her gün ve yaklaşık 60 çarpı 365 gün, 21900 gündür ispatlanmıştır. Bizim sorunumuz bunu kavramak ve kavratmaktır. Ama birileri bir yolunu buluyor. Sonuç almaktan dem vuruyor ve de sonuç alınmasını engelleyen faaliyetlerine devam ediyor.

Tek sonuç alıcı faaliyet türü bizim formüle ettiğimiz faaliyet türüdür.

Sonuç alınmasını önlediği oranda tüm siyasetler, AKEL CTP siyaseti dahil yurdumuzu ve iki milliyetten halkımızı savaş günlerine hazırlamaktadır. Bölünmeler ve çözümü burjuvalardan emperyalistlerden, emperyalist anavatanlardan beklemeler dünyada işlerini savaşlarla halleden bu güçlere, Kıbrıs'ta işlerini halletmek için savaş hazırlığı ve savaş yapma imkanı sunmaktadır, halkımız saflarında milli dini ayrılıkların üstünden gelemediğimiz oranda, siyasi ayrılıkların üstesinden gelemediğimiz oranda geleceğin savaşlarına, halkımızı birbirine kırdırmaya zemin hazırlamaktayız. Tüm bu siyasetlerin pratik sonucu budur. Tüm bu siyasetlerin alacağı sonuç budur.

İşte Mehmet Süleymanoğlu yoldaş siyaset sonuç almak sanatıdır derken kendi eliyle savaşa, yani cinayete zemin hazırlamakta ve de tüm diğer burjuva savaş yapıcıları ve savaş yapıcılarına zemin hazırlayıcıları gibi davranmaktadır.

Biz burjuva emperyalist çerçevede çözüm siyasetinde ısrarlı olanların sadece eleştirildiği dönemlerin sona erdiği, onların bu siyasetlerinin savaşa yol açan karakterlerinin, insanlık düşmanı karakterlerinin teşhirinin ve onların savaş yapıcıları olarak suçlanıp savaş yapıcılığı ve savaş propagandacılığı suçu temelinde insanlık düşmanı suçlardan mahkum edilmelerinin kendilerine bildirilmesinin gereklilik haline geldiğini düşünüyoruz.

Gevezelik ederek komünistlik taslamak, devrimcilik taslamak devri 1952'de sona ermişti. Her allahın senesi 50 milyon canın katledildiği bu dünyada, burjuvazinin ve emperyalizmin yaşamını uzatanlar canilerdir. Doğrudan demokrasi imkanı yaratılmalı ve tüm uluslar, tüm insanlık bu siyaset ve karakter yoksunu ve burjuva kuyrukları hakkında ortaklaşa karara varmalıdır. Biz ölüm cezasının kaldırılmasını ve bunların tümünün müebbet hapse mahkum edilmesini öneriyoruz ve de önereceğiz!

Herkesi uyarırız!

Eline kalem alan, ağzını açan iki kere değil 50 milyon kere düşünsün!