XV.Prusya'nın Zaferi

PRUSYA’NIN ZAFERİ 72

İŞTE Alman devrim tarihinin son bölümüne; Ulusal meclisin çeşitli devletler hükümetleri ve özellikle Prusya hükümeti ile çatışmasına, Güney ve Batı Almanya ayaklanmasına ve bunun Prusya tarafından ezilmesine geldik.

Frankfurt meclisini daha önce işbaşında görmüştük. Avusturya tarafından tekmelendiğini, Prusya tarafından onuruna saldırıldığını, küçük devletlerce dinlenmediğini, ülkedeki bütün prensler tarafından burnundan tutulup çekilen kendi güçsüz merkezî “hükümet”i tarafından aldatıldığını görmüştük. En sonunda işler bu güçsüz, sallantılı ve yavan yasama organı için tehdit edici bir duruma geldi, ister istemez, “yüce Alman birliği düşününün tehdit altında olduğu” sonucuna varma zorunda kaldı; bu, Frankfurt meclisinin ve yaptığı ve yapmayı hesapladığı her şeyin, duman halinde dağılıp gitmek üzere olduğunu söyleme anlamına geliyordu. Bu nedenle, büyük yapıtını: “Reich Anayasası”nı elden geldiğince [sayfa 104] çabuk üretmek için, ciddi olarak işe koyuldu. Gene de bir güçlük vardı. Ne tür bir yürütme hükümeti olmalıydı? Bir yürütme komitesi mi? Hayır: Bu, diye düşündüler yüksek bilgelikleri içinde, Almanya’yı bir cumhuriyet yapmak olur. Bir “başkan” mı? Bu da aynı kapıya çıkardı. O zaman, eski imparatorluk makamını yeniden canlandırmak gerekiyordu. Ama imparator olacak kimse bir prens olduğuna göre, bu kim olacaktı? Kuşkusuz, Reuss-Schleitz-Greitz-Lohenstein-Ebersdorfdan Bavyera’ya kadar, Dii minorum gentium’ların73 hiçbiri; buna hiçbir zaman ne Avusturya gözyumardı, ne de Prusya. Bu ancak ya Avusturya, ya da Prusya olabilirdi. Ama ikisinden hangisi? Kuşkusuz, eğer koşullar daha elverişli olaydı, eğer Avusturya hükümeti Gordium düğümünü kesip de onu sıkıntıdan kurtarmamış olaydı, hiçbir sonuca varmaksızın bu önemli ikilemi tartışmakla meşgul bu yüce meclis hâlâ toplantılarını sürdürürdü.

Avusturya tüm eyaletlerini egemenliği altına aldıktan sonra, Avrupa’nın karşısına yeniden büyük ve güçlü bir Avrupa devleti olarak çıkabildiği anda, siyasal yerçekimi yasasının, Frankfurt meclisi tarafından verilen bir tacın kendisine sağlayacağı yetkenin yardımı olmaksızın, Almanya’nın geri kalan bölümünü kendiliğinden onun yörüngesine çekeceğini çok iyi biliyordu. Avusturya, Alman İmparatorluğunun, Almanya’nın dışında olduğu gibi içinde de gücüne bir zerrecik eki emeksizin, onun özerklik siyasasını engelleyen dayanıksız ve güçsüz tacından kurtulalı beri, çok daha güçlü, hareketlerinde çok daha özgür idi. Ve Avusturya’nın İtalya ve Macaristan’daki durumunu korumakta yeteneksiz kaldığı varsayılırsa, o zaman Almanya’da da çözülüp yok olur ve tüm gücü ile sahip olduğu zaman elinden kaçırdığı bir taç üzerinde hiçbir zaman yeni baştan hak iddia edemezdi. Bu nedenle Avusturya, hiç kaçamaksız, İmparatorluğun tüm yeniden canlanmasına karşı çıktı; açıkça 1815 antlaşmalarının tanıyıp kabul ettikleri, Almanya’nın tek merkezî hükümeti olan federal Germen diyetinin yeniden kurulmasını istedi ve 4 Mart 1849 günü, Avusturya’yı bölünmez, merkezileşmiş ve bağımsız, hatta Frankfurt meclisinin yeniden kurmak istediği Almanya’dan bile ayrı bir krallık olarak ilan etmekten [sayfa 105] başka bir anlamı olmayan o anayasayı resmen yayınladı.

Gerçekte bu açık savaş ilanı Frankfurt bilgelerine, Avusturya’yı Almanya’dan dıştalamak ve bu ülkenin geri kalan bölümü ile hayli yıpranmış imparatorluk harmanisi Majeste Prusya kralının omuzlarına düşecek bir tür Aşağı-İmparatorluk,74 bir “küçük Almanya” yaratmaktan başka bir yol bırakmıyordu. Bu, anımsanacağı gibi, eski bir tasarının; sayesinde eski saplantılarının ülkenin kurtuluşu için son “çıkar yol” olarak bir kez daha göklere çıkarıldığı onur kırıcı koşulları beklenmedik bir kazanç sayan Güney ve Merkez Alınanlarından oluşan bir liberal doktrinerler partisi tarafından, bundan yedi sekiz yıl önce yumurtlanmış bulunan eski bir tasarının, yeniden ele alınması idi.

Sonuç olarak meclis, 1849 Şubat ve Martında, Reich anayasası ile, seçim hakları ve seçim yasası bildirisi üzerindeki oturumlarını tamamladı; –elbette birçok konu üzerinde, bazen tutucu ya da daha doğrusu gerici partiye, bazen de meclisin daha ileri bölüntülerine, birbirleriyle iyiden iyiye çelişen birçok ödünler vermek zorunda kalarak. Gerçekte meclisin az önce sağ ile merkez sağ (tutucular ile gericiler) elinde bulunan yönetiminin, yavaş yavaş da olsa kerteli bir biçimde solun bu meclisteki demokratların eline geçtiği açıktı. Avusturya temsilcilerinin, ülkelerini Almanya’dan dıştalayan ve gene de içinde oturmaya ve oylamaya çağrıldıkları bir meclisteki anlamı belirsiz konumu, bu denge bozulmasını kolaylaştırıyordu; işte böylece daha şubat sonlarından başlayarak merkez sol ile sol, Avusturya oylarının desteği sayesinde, çoğu kez çoğunlukta bulunuyorlardı; oysa Avusturya tutucu bölüntüsünün, birdenbire ve işin hoş yanı olarak sağ ile birlikte oy verip, dengeyi karşıt yana çevirdiği günler de oluyordu. Bu soubresauts75 ile meclisi gözden düşürmek istiyorlardı; oysa halk yığını, Frankfurt’tan gelen her şeyin mutlak boşluk ve hiçliğini uzun zamandan beri anlamış bulunduğu için buna hiç de gerek yoktu. Bu türlü kararsızlıkların ortasında ne türlü bir anayasa yapılabileceği kolay anlaşılır.

Kendisinin devrimci Almanya’nın seçkin topluluğu ve gururu olduğuna inanan meclis solu, Avusturya despotizminin kışkırtıcı iyi ya daha doğrusu kötü dileği sayesinde [sayfa 106] kazandığı bazı ufak tefek başarılar yüzünden, aklını iyiden iyiye şaşırmıştı. Zaten pek iyi belirlenmemiş kendi öz ilkelerinin, aşağı yukarı ve sulandırılmış bir biçimde sonsuz küçük dozlarda Frankfurt meclisinin bir çeşit onayını kazandığı her kez bu demokratlar, ülkeyi ve halkı kurtardıklarını ilan ediyorlardı. Bu zavallı budalalar, genellikle çok silik olan yaşamları boyunca, başarıya benzeyen her şeye o kadar az alışıktılar ki, iki üç oyluk bir çoğunlukla geçmiş değersiz önerilerinin, Avrupa’nın yüzünü değiştireceğine adamakıllı inanıyorlardı. Bunlar daha yasama mesleklerinin başında, o iflah olmaz parlamenter aptallık hastalığına, mutsuz kurbanlarına tüm dünyanın, onun tarihi ve geleceğinin kendilerini üyeleri arasında bulundurma onuruna sahip bu özel temsil organındaki çoğunluk tarafından yönetilip belirlendiği ve kendi meclislerinin duvarları dışında olup biten her şeyin, – savaşlar, devrimler, demiryolları yapımları, tüm yeni kıtaların sömürgeleştirilmesi, Kaliforniya altın madenlerinin bulunması, Orta Amerika kanalları, Rus orduları ve insanlığın yazgısı üzerinde herhangi bir etkide bulunma savına sahip öbür benzer şeyler– bütün bunların, şu anda ne olursa olsun, yüce meclislerinin ilgisini çeken önemli sorun yöresinde dönen dirimsel olaylar karşısında hiçbir şey olmadığı cakalı inancını aşılayan hastalığa, meclisin öbür bölüntülerinden daha amansız bir biçimde yakalandılar. Böylece, meclisin demokratik partisi, her derde deva ilaçlarından birkaçını Reich anayasasına gizlice sokmayı başardığından, bütün önemli konularda birçok kez ilan edilmiş kendi öz ilkeleri ile açık çelişki durumunda bulunduğu halde, bundan böyle bu anayasayı destekleme zorundaydı. Ve sonunda, bu melez ürün, kendi sahipleri tarafından terkedilip demokratik partiye bırakılınca, bu parti kalıtı kabul etti ve bu kralcı anayasa için, şimdi kendi cumhuriyetçi ilkelerini ilan eden herkese karşı savaşıma girişti.

Bununla birlikte, itiraf etmek gerek, burada sadece görünüşte bir çelişki vardı. Reich anayasasının belirsiz, çelişik, tamamlanmamış niteliği, bu demokrat bayların işlenmemiş, karmakarışık, çelişik siyasal düşüncelerinin tam bir yansısıydı. Ve eğer kendi öz sözleri ve yazmasını bildikleri [sayfa 107] kadarıyla kendi öz yazıları, bunun yeterli bir kanıtını vermiyorlardıysa, eylemleri veriyordu; çünkü, aklı başında adamlar arasında, bir insanın dediklerine göre değil, yaptıklarına göre, olduğunu iddia ettiği şeye değil-, gerçekten ne olduğuna göre yargılanacağı açıktır; oysa Alman demokrasisinin bu kahramanlarının marifetleri, daha da göreceğimiz gibi, kendi başlarına oldukça yüksek sesle konuşurlar.

Gene de Reich anayasası, bütün kıvır zıvırı ve sahneye konulusu ile birlikte, kesin olarak oylandı ve 28 Mart günü Prusya kralı, 248 çekimser ve 200 oylamaya katılmayan üyeye karşı 290 oyla, Avusturya dışında Almanya imparatoru seçildi. Tarihsel ironi eksiksizdi; 18 Mart 1848 devriminden üç gün sonra Friedrich Wilhelm IV tarafından şaşkınlığa uğramış Berlin sokaklarında, başka heryerde sarhoşluğa karşı yasa tarafından cezalandırılacak bir durumda oynanmış bulunan o tiksinç imparatorluk güldürüsü,76 sözümona tüm Almanya’yı temsil eden meclis tarafından, tastamam bir yıl sonra onaylanmıştı. İşte Alman devriminin sonucu buydu! [sayfa 108]

Londra, Haziran 1852